Tam
EskidenYeniye
 

27 Nisan soruşturması sürüyor

Adalet Platformu Başkanı Adem Çevik´in suç duyurusu üzerine, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından başlatılan 27 Nisan muhtırasıyla ilgili soruşturmanın devam ettiği öğrenildi. Savcılığa başvuran Çevik, 27 Nisan muhtırası ile ilgili web sitemizde yayınlanan bir haberde sözü geçen iki belgenin soruşturma dosyasına eklenmesini talep etti.

06.03.2013 18:25 Adalet Platformu Başkanı Adem Çevik´in suç duyurusu üzerine, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 27 Nisan 2007 askeri muhtırasıyla ilgili başlatılan soruşturmanın sürdüğü öğrenildi. Savcılığa yeni belgeler sunan Adem Çevik, aldıkları bilgiye göre savcılığın ilgili mahkemelerden 27 Nisan muhtırasıyla ilgili delilleri isteyeceğini, 28 Şubat soruşturmasının tamamlanması sonrası 27 Nisan soruşturmasına ağırlık verileceğini öğrendiğini belirtti. Adalet Platformu Başkanı Adem Çevik, savcılıktan 27 Nisan muhtırası ile ilgili web sitemizde yayınlanan bir haberde sözü geçen iki belgenin, 2012/317 esas sayı ile başlatılan soruşturma dosyasına eklenmesini de talep etti. (1) Söz konusu belgelerle ilgili haberimiz 2 Şubat 2012 tarihinde 27 Nisan muhtırasına soruşturma açıldı başlığı ile sitemizde yayınlanmıştı. (2)

CUMHURBAŞKANI SEÇİMLERİNE TSK MÜDAHALESİNE DAİR YAZILI BELGE

27 Nisan 2007 tarihinde TSK´nın web sitesinde yayınlanan muhtıra, soruşturmanın asıl belgesi konumunda. (3) Ancak ilerleyen süreçte hükümete muhtıra konusuyla doğrudan bağlantılı iki yeni belge daha ortaya çıkmıştı. Belgelere göre Genelkurmay´ın, 2007´deki cumhurbaşkanlığı seçimlerine müdahalesi bu muhtırayla sınırlı kalmamış, siyasilere mesaj göndererek Abdullah Gül´ün seçilmesini engellemeye çalıştığı da ortaya çıkmıştı.

Belgelerden biri, dönemin Genelkurmay İstihbarat Şube Müdürü Albay Turgut Ak´ın hazırladığı bilgi notu idi. (4) Albay Ak´ın hazırladığı bilgi notuna göre, dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Org. İlker Başbuğ, Anavatan lideri Erkan Mumcu´ya şu mesajı göndermiş: Anayasa Mahkemesi´yle konuştuk, AKP´yi kapatacaklar. Erdoğan, Gül ya da Arınç seçilirse TSK müdahale edecek. Size yeni oluşum sözü veriyoruz.

Ergenekon sanığı emekli Albay Levent Göktaş´ın ofisinde ele geçirilen 51 No´lu DVD içerisinde yer alan bu belge, 367 kriziyle başlayıp 27 Nisan e-muhtırasına kadar uzanan süreçte yaşanan karanlık olaylara ışık tutuyor. Ergenekon davasına bakan mahkemeye ulaşan belgenin altında dönemin Genelkurmay İstihbarat Şube Müdürü Albay Turgut Ak´ın imzası var. ´Gizli´ ibareli belgede, dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı İlker Başbuğ´un, danışmanı Nuran Yıldız´ı parti liderlerine göndererek seçim sürecini yönettiği öne sürülüyor. CHP, DYP ve Anavatan´a Meclis´e girmemeleri yönünde talimat verildiğini gözler önüne seren belgede, Başbuğ, Anavatan lideri Erkan Mumcu´ya özetle şu mesajı iletmiş: Anayasa Mahkemesi´yle konuştuk, AKP´yi kapatacaklar. Erdoğan, Gül ya da Arınç´tan biri seçilirse TSK müdahale edecek. Yeni oluşum sözü veriyoruz. İddiada adı geçen Erkan Mumcu, Yıldız´ı tanıdığını ancak böyle bir görüşme yapmadığını savunmuştu.

DİĞER BELGE SES KAYDI: KARADAYI´DAN ERKAN MUMCU´YA TELEFON

Diğer belge ise eski Genelkurmay Başkanı İsmail Karadayı´nın ANAP lideri Erkan Mumcu´yla yaptığını belirttiği telefon konuşmasının ses kaydı idi. (5) Karadayı o kayıtta şunları söylüyordu: Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi için 367´yi bulamazlarsa bu iş katiyetle bitiyor. (Erkan) Mumcu zaten teklifi yapan p...k kendisi. Cumhurbaşkanlığı seçimine kesinlikle girme dedim, girmedi. O girseydi seçiliyordu Abdullah Gül..

Yaklaşık 3 yıl önce internete düşen yukarıdaki ses kaydının 28 Şubat döneminin Genelkurmay başkanı emekli Orgeneral İsmail Hakkı Karadayı´ya ait olduğu ileri sürüldü. Ses kayıtlarının ilgili kişilere ait olup olmadığı kriminal laboratuvarlarda yüksek doğruluk derecesinde belirlenebiliyor ve bu sonuçlar mahkemelerde delil olarak kabul ediliyor. Karadayı, ses kaydında 11. cumhurbaşkanlığı seçimlerine nasıl müdahale ettiğini anlatıyordu. Dönemin Anavatan Partisi´nin lideri Erkan Mumcu´ya 11. cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Meclis´e girmemesi talimatını verdiğini söylüyordu. Mumcu´yla birlikte DYP Genel Başkanı Mehmet Ağar da cumhurbaşkanlığı seçimlerine katılmayacaklarını son dakikada açıkladı. İlk tur oylamasından sonra ise Genelkurmay sitesinde 27 Nisan bildirisi yayınlanmış; hükümet ve sivil toplum kuruluşları söz konusu bildiriye sert tepki göstermişti. Dönemin Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt, daha sonra söz konusu bildiriyi kendisinin hazırladığını açıklamıştı.

(Abdullah Harun / kontrgerilla.com)

(1) adaletplatformu.com/?Syf=18&Hbr=492203

(2) kontrgerilla.com/mansetgoster.asp?haber_no=4195

(3) tsk.tr/10_ARSIV/10_1_Basin_Yayin_Faaliyetleri/10_1_Basin_Aciklamalari/2007/BA_08.html

(4) kontrgerilla.com/mansetgoster.asp?haber_no=3388

(5) kontrgerilla.com/mansetgoster.asp?haber_no=295

(06 Mart 2013, 18:25)

HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER:

Flaş!!! 27 Nisan´a soruşturma

27 Nisan için suç duyurusu

Adalet Platformu ile ilgili manşetlerimiz

Askerin 367 krizindeki rolü belgelendi

367 müdahalesi belgesi manşetlerimiz

27 Nisan bildirisi hala sitede

27 Nisan muhtırasıyla ilgili bazı manşetlerimiz

Büyükanıt´tan tarihi itiraflar: 27 Nisan bildirisini ben yazdım

Flaş ses kaydı: Karadayı´dan 367 krizi

Cumhurbaşkanlığı sürecinde kışkırtmalar

Ergenekon ve bağlantılı iddianamelerde arama yap

http://www.kontrgerilla.com/mansetgoster.asp?haber_no=5162    yazdır/print




Zirve, 27 Nisan'a malzeme oldu

2007´de Malatya´da Zirve Yayınevi´nde 3 kişinin vahşice öldürülmesine ilişkin davanın tanığı ve sanığı İlker Çınar, katliam ile 9 gün sonraki 27 Nisan bildirisine malzeme oluşturulduğunu savundu. Buna göre, ´kentte misyonerlik karşıtı bir toplumsal hassasiyetin oluştuğu, bunun ve bu hassasiyet sonucu işlenen katliamın AK Parti hükümetinin eseri olduğu´ şeklinde propaganda yapılarak hükümet ülke içinde ve dışında zor durumda bırakılmak istendi. 27 Nisan bildirisinde hükümet Malatya katliamından dolayı suçlanıyordu.

06.03.2013 11:26 Malatya´daki Zirve Yayınevi´nde 3 kişinin öldürülmesine ilişkin davanın tanığı ve sanığı İlker Çınar´ın savcılığa önemli bilgiler aktardığı ortaya çıktı. Zaman´ın haberine göre, 28 Aralık 2012 tarihinde Malatya Cumhuriyet Savcılığı´na ifade veren Çınar´ın, Zirve cinayetleriyle 27 Nisan bildirisine malzeme oluşturulduğunu savunduğu öğrenildi. Alınan bilgiye göre Çınar, cinayetler öncesi davada azmettirici olarak yargılanan eski Malatya Jandarma Alay Komutanı Albay Mehmet Ülger yönetiminde misyonerlik çalıştayları düzenlendiğini belirtti. Çalıştay sonrası Ülger tarafından ´kentte misyonerlik karşıtı bir toplumsal hassasiyetin olduğu´ şeklinde üstlerine rapor edildiğini ileri sürerek, 26 Nisan´da yapılan toplantıda daha önce dikkat çekilen konunun devamında cinayetlerin işlendiği yönünde belge hazırlandığını ifade etti. Bu rapordan bir gün sonra Genelkurmay´ın 27 Nisan bildirisinde Malatya ile ilgili aynı temaya yer verildiğini anlatan Çınar, şöyle devam etti: “Ülger, verdiği brifingde Malatya´daki oluşturulan hassasiyetle cinayetlere zemin hazırlamış oluyordu. Cinayetlerden sonra ´sonuç´ olarak gösterecekti. Amaç irtica üzerinden bir açıklama yapılmasını sağlamaktı, bu başarılmıştı. Ergenekon Terör Örgütü yapmak istediği darbeye kılıf uydurmak istiyordu. 2005´te başlatılan bu plan uzun ölçekli çalışmaydı.”

Bu arada Zirve Yayınevi davasının tutuklu sanığı Binbaşı Haydar Yeşil´in kayınbiraderi tarafından eniştesine ait olduğunu ifade ederek polise teslim edilen hard diskte şok bir ses kaydı ortaya çıktı. Telefon görüşmesi, davanın tutuklu sanıklarından İnönü Üniversitesi İlahiyat Fakültesi araştırma görevlisi Ruhi Abat ve İlker Çınar arasında katliamdan bir gün sonra (19 Nisan 2007) gerçekleşiyor. Saat 22.21´de yapılan görüşmede Abat, Çınar´a, “Kafanın bir köşesine şunu yaz. Bu işten artık dönüş yok. Korkutma amaçlı yapmasını istediğimiz olayı şerefsizlere vurun dedik öldürmüşler. Bu yüzden sen de bize yardım edeceksin tamam mı?” diyor. Savcılık, Çınar´a bu ses kaydını da sordu. Konuşmayı doğrulayan Çınar, şunları söyledi: “Cinayetin işlendiği gün gece yarısından sonra yaptığımız görüşmede, kendisine tepki vermem üzerine Ruhi Abat tepkimi de çekmemek için bu sözleri söyledi. Bu sözlerden ne kadar da büyük bir tehlike içinde olduğumu daha iyi anladım.” (Eşref Akgün / Zaman)

ZİRVE KATLİAMI NEDİR?

Malatya´da, 18 Nisan 2007´de, Zirve Yayınevi´nde çalışan Alman uyruklu Tilman Ekkehart Geske ile Necati Aydın ve Uğur Yüksel bıçakla boğazları kesilerek öldürüldü. Zanlılardan Salih Gürler, Cuma Özdemir, Hamit Çeker ve Abuzer Yıldırım olay yerinde yakalandı. Üçüncü katın penceresinden kaçmaya çalışırken düşerek yaralanan Emre Günaydın, tedavi edildikten sonra tutuklandı. Günaydın´ın olaydan yaklaşık 2 yıl sonra cezaevinde cumhuriyet savcısına verdiği ifade doğrultusunda, olayı azmettirdiği gerekçesiyle Varol Bülent Aral ve Zirve Yayınevi çalışanı olduğu belirtilen Hüseyin Yelki de tutuklandı. Yelki, 22 Mayıs 2009, Aral ise 20 Ağustos 2009´daki duruşmalarda tahliye edildi. 15 Ekim 2010´daki 29´uncu celsede tanık olarak dinlenilen Erhan Özen´in ifadelerini dikkate alan mahkeme, Aral´ın yeniden tutuklanmasına karar verdi.

Katliamla ilgili yeni ve şok gelişmeler İstanbul´da Ergenekon savcısı Zekeriya Öz´ün yürüttüğü soruşturmada ortaya çıktı. Öz´e itiraflarda bulunan davanın tutuksuz sanığı İlker Çınar´ın anlattıkları üzerine başlatılan soruşturmada çok sayıda tutuklama yaşandı. 17 Mart 2011´de dönemin Malatya Jandarma Alay Komutanı olan emekli Albay Mehmet Ülger, Binbaşı Haydar Yeşil, İnönü Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Elemanı Ruhi Abat´ın da aralarında olduğu bazı kişiler tutuklandı. Dosya daha sonra suç yeri nedeniyle görevsizlik kararı ile Malatya´ya gönderildi. Bu kapsamda ikinci bir iddianame hazırlandı. Bu iddianame mahkemece kabul edilip ilk davayla birleştirildi. İlerleyen duruşmalarda, ek iddianamede bir numaralı şüpheli olarak gösterilen Ergenekon davasında tutuklu bulunan emekli Orgeneral Hurşit Tolon ´Silahlı terör örgütü yöneticisi´ suçlamasıyla, davada tutuksuz yargılanan muvazzaf asker Adem Gedik, Levent Ercan Gelegen ile Hüseyin Yelki ise ´örgüt üyeliği ve cinayete azmettirme´ suçlarından tutuklandı. Bunlarla birlikte tutuklu sanık sayısı 17´ye çıkarken, İlker Çınar ise tutuksuz olarak yargılanıyor.

İkinci iddianameyle ortaya çıkan en çarpıcı ayrıntı, 1993 yılında TSK içinde Hurşit Tolon tarafından Özel Harp Dairesi mensuplarından kurulan TUSHAD isimli Ergenekon hücresinin bu katliamı işlettiği suçlamasıydı. Yani katliam TSK içindeki birimlerce planlanmıştı.

27 NİSAN MUHTIRASINDA ZİRVE KATLİAMI

Malatya´daki katliamdan 9 gün sonra 27 Nisan 2007 tarihinde Genelkurmay´ın web sitesinde yayımlanan muhtırada Malatya´daki Zirve katliamıyla ilgili şu satırlar yer alıyordu:

Cumhuriyet karşıtı olan ve devletimizin temel niteliklerini aşındırmaktan başka amaç taşımayan bu irticai anlayış, son günlerdeki bazı gelişmeler ve söylemlerden de cesaret almakta ve faaliyetlerinin kapsamını genişletmektedir. Bölgemizdeki gelişmeler, din ile oynamanın ve inancın siyasi bir söyleme ve amaca alet edilmesinin yol açabileceği felaketlerin ibret alınması gereken örnekleri ile doludur. Kutsal bir inancın üzerine yüklenmeye çalışılan siyasi bir söylem veya ideolojinin inancı ortadan kaldırarak, başka bir şeye dönüştüğü, ülkemizde ve ülke dışında görülebilmektedir. Malatya´da ortaya çıkan olayın bunun çarpıcı bir örneği olduğu ifade edilebilir.

(06 Mart 2013, 11:26)

HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER:

27 Nisan bildirisi hala sitede

27 Nisan muhtırasıyla ilgili bazı manşetlerimiz

Zirve tanığı yeniden ifade verdi

Çınar´dan mahkemede şok iddialar

Zirve´yi başlatan papazdan şok itiraflar

Zirve derinleşiyor: Yeni deliller

Zirve davaları birleştirildi

İşte 761 sayfalık ek iddianamesi

Zirve ek iddianamesi kabul edildi

Malatya Zirve Katliamı ve Ergenekon bağlantısı manşetlerimiz

Dink ve Zirve aynı ekibin işi

Ergenekon ve Balyoz, Malatya´da ´zirve´ yapmış

Tanık: Malatya ve Dink ´Kafes´ işi

Zirve Yayınevi Katliamı ile Kafes davaları birleşebilir

Ergenekon ve bağlantılı iddianamelerde arama yap

http://www.kontrgerilla.com/mansetgoster.asp?haber_no=5157    yazdır/print




Büyükanıt 2. muhtırayı hazırlamış

27 Nisan 2007 tarihinde AK Parti hükümetine karşı internette muhtıra yayımlayan dönemin Genelkurmay Başkanı Emekli Orgeneral Yaşar Büyükanıt´ın, yeni bir bildiri hazırlattığı ancak kamuoyuna duyuramadığı ortaya çıktı. Muhtırada, ´Genelkurmay´ın Başbakan´a bağlı bir kurum´ olduğu şeklindeki hükümet açıklamasından duyulan rahatsızlık dile getiriliyor.

06.03.2013 09:53 Ergenekon Terör Örgütü davasında tutuklu yargılanan Emekli Albay Dursun Çiçek´in, Genelkurmay Başkanlığı Bilgi Destek Daire Başkanlığı´nda görevli olduğu dönemde, 27 Nisan bildirisinin ardından yeni bir bildiri hazırladığı belirlendi. Akit´ten Kenan Kıran´ın haberine göre Yaşar Büyükanıt´ın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve AK Parti Hükümeti´nin çıkışının ardından hazırlanan bildiriyi TSK´nın internet sitesine koyamadığı bildirildi. Söz konusu bildiri; Genelkurmay Başkanlığı´nın internet andıcı olayının da yargılandığı Ergenekon davasını yürüten İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi´ne gönderdiği hard disklerde bulundu.

BİLDİRİYE HÜKÜMET AÇIKLAMASIYLA CEVAP

Genelkurmay Başkanlığı´nın 27 Nisan 2007 tarihinde gece yarısı internetten yayınladığı bildiriye AK Parti Hükümeti basın açıklamasıyla karşı çıkmış, Hükümet Sözcüsü sıfatıyla Adalet Bakanı Cemil Çiçek´in okuduğu hükümet açıklamasında; Genelkurmay Başkanlığı´nın hükümetle ilişkiler açısından son derece yanlış ifadeler kullandığı belirtilerek, Başbakan´a bağlı bir kurum olan Genelkurmay Başkanlığı´nın herhangi bir konuda hükümete karşı bir ifade kullanması demokratik bir hukuk devletinde düşünülemez denildi. Söz konusu bildiri Başbakanlığın internet sitesine de konuldu.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan da, 27 Nisan 2007 tarihli bildiri ile ilgili olarak yabancı gazetecilerin sorusuna, Ordu sadece bir kurumdur ve Başbakan´a bağlıdır açıklamasında bulundu. Bunun üzerine Genelkurmay Başkanlığı Bilgi Destek Daire Başkanlığı´nda yeni bir çalışma başlatıldı ve 2. bildiri hazırlandı.

İŞTE HAZIRLANAN ANCAK TSK´NİN SİTESİNE KONULAMAYAN 2. BİLDİRİ

Ergenekon davasında tutuklu yargılanan Emekli Albay Dursun Çiçek tarafından 17 Mayıs 2007 tarihinde hazırlanan bildiride, şu ifadeler yer aldı:

“Son dönemde “Ordu sadece bir kurumdur ve Başbakan´a bağlıdır” teması içeren ifadelerinin gündeme getirilerek, Türk Silahlı Kuvvetleri´nin Anayasa ve yasalardan kaynaklanan konumunu ve Türk Milleti´nin bu kuruma duyduğu güven ve bağlılığı tartışma ortamına çekme ve yıpratma girişimleri kamuoyu tarafından yakından takip edilmektedir.

Türk Silahlı Kuvvetleri, Türkiye´nin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğü ile devletimizin temel niteliklerinin korunması başta olmak üzere, Anayasa ve yasalarda belirtilen yetki ve sorumluluklarının bilincindedir. Türk Silahlı Kuvvetleri, bu niteliklerin korunması için kendisine kanunlarla verilmiş görevleri eksiksiz yerine getirme konusundaki sarsılmaz kararlılığı Türk halkı tarafından bilinmektedir. Bunların günlük iç politikada tartışma konusu haline getirilmesi kimseye fayda sağlamaz.

Türk Silahlı Kuvvetleri bir kapıkulu askeri olarak, bir kişiye bağlı gösterme çabası içindeki bu açıklamaların ve seçim ortamında, bu kurum üzerinden günlük politika yapma gayretlerinin Türk kamuoyu tarafından üzüntü ile izlendiğini bilmelerinde büyük fayda vardır. Anayasal bir kurum olan Türk Silahlı Kuvvetleri zamanı geldiğinde, Türk halkının kendisine verdiği yasal görevleri yapmak zorundadır. Saygıyla duyurulur.”

ŞİRKET İSMİ TSK

Söz konusu belgenin teknik özelliklerinin incelendiğinde 61847_0304 isimli kullanıcı tarafından 17 Mayıs 2007 tarihinde oluşturulduğu, Dursun Çiçek´e ait olduğu belirtilen 61847_0301 isimli kullanıcı tarafından 17 Mayıs 2007 tarihinde son kez kaydedildiği, şirket isminin tsk olduğu görülüyor. (Kenan Kıran / Yeni Akit)

HÜKÜMETİN SERT TEPKİSİ MUHTIRACILARI ÜRKÜTTÜ

Abdullah Gül´den önceki Cumhurbaşkanı Necdet Sezer´in görev süresinin 15 Mayıs 2007 tarihinde bitmesine 1 yıl kadar varken, Türkiye´de peşpeşe bir takım hareketlenmeler gerçekleşmeye başladı. Cumhurbaşkanlığı makamının kale olduğunu ve AK Parti´ye kaptırılmaması gerektiğini başlangıçta sağda solda dillendirilmekle yetinen çevreler, bir adım daha ileri gittiler ve Mayıs ayının başlamasıyla birlikte toplumsal boyutta ´kışkırtmalar´ sürecini başlattılar. 1 Mayıs 2006 tarihinde Süleyman Demirel´in, ´Başörtüsüyle okumak isteyen Arabistan´a gitsin´ diyerek birden ortaya çıkmasıyla başlayan 1 yılı aşkın bu süreçte, 29 tanesini tespit edebildiğimiz (1) peşpeşe gerçekleşen bu kışkırtmalardan ikincisi 5 Mayıs 2006´da Cumhuriyet gazetesinin bahçesine peşpeşe günler içinde üç kez bombalı saldırı düzenlenmesi, üçüncüsü ise 17 Mayıs 2006´da Danıştay´a düzenlenen ve cinayetle sonuçlanan saldırı ve ardından cenaze töreninde kalabalıkların hükümet üyelerine saldırtılması idi. Genelkurmay´ın hükümete yönelik 27 Nisan 2007 muhtırası, bu kışkırtmaların 20´nci sırasında yer aldı. 21´nci kışkırtma ise 4 gün sonra geldi. 1 Mayıs 2007´de Anayasa mahkemesi, şaşırtıcı bir karar ile Sezer ve Demirel´in seçtiği 9 üyenin oy çokluğu ile Abdullah Gül´ün cumhurbaşkanlığına seçildiği Meclis´teki oylama işlemini 367 oy sayısı bulunmadığı için iptal etti.

Bu olaylar içerisinde en ciddi olanları 27 Nisan askeri muhtırası ile kanlı Danıştay saldırısı idi. Herkesin askeri müdahaleye doğru gidiliyor, hükümet herhalde pes edecek ya da sessiz kalarak Gül´ün adaylığını geri çekecek diye düşündüğü saatlerde hükümet muhtıraya aynı sertlikte karşılık verdi. Bu sert karşılığın Genelkurmay´ı korkutmuş olduğu 2. muhtıranın verilememesinden anlaşılıyor. 27 Nisan´daki Muhtıra krizinden 4 gün sonra 1 Mayıs 2007´de Anayasa Mahkemesi Abdullah Gül´ün cumhurbaşkanlığı seçimini iptal etti. Hükümet yine sessiz kalmadı. Meclis tarafından seçilmiş olan Gül´ün cumhurbaşkanlığı makamından asker ve anayasa mahkemesi darbesi ile devrilmesi üzerine de erken seçim kararı aldı. Üç ay sonra yapılan 22 Temmuz 2007 seçimlerini de oy patlaması yaparak kazandı. 1 ay sonra, 28 Ağustos 2007 tarihinde yapılan cumhurbaşkanlığı seçiminin üçüncü turunda Abdullah Gül 339 oy alarak Türkiye Cumhuriyetinin 11. cumhurbaşkanı seçildi. (Abdullah Harun / kontrgerilla.com)

(1) Kontrgerilla.com/mansetgoster.asp?haber_no=1

(06 Mart 2013, 09:53)

HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER:

Genelkurmay´ın provokasyon siteleri ya da ´internet andıcı´ konulu manşetlerimiz

Flaş!!! 27 Nisan´a soruşturma

27 Nisan muhtırasıyla ilgili bazı manşetlerimiz

Ergenekon, Balyoz ve bağlantılı iddianamelerde arama yap

2007 kaos süreci Özel Harp işi

Cumhurbaşkanlığı sürecinde kışkırtmalar

http://www.kontrgerilla.com/mansetgoster.asp?haber_no=5156    yazdır/print




Ağar ve Mumcu telefonla korkutulmuş

Meclis Araştırma Komisyonu´na konuşan DYP eski milletvekili Ümmet Kandoğan, 27 Nisan 2007 e-muhtırası öncesi ´İki lidere de ´eğer AK Partili biri cumhurbaşkanı seçilirse yönetime el koyarız´ dediler. Onlar da korktu ve Meclis´e girmedi. Mehmet Ağar´ın büyük bir endişeye girdiğini gördüm, elleri titriyordu. Ağar da, Mumcu da bundan çok etkilendi´ dedi. Kandoğan, oylama öncesi iki lideri telefonla arayarak korkutanlar arasında Demirel ve Karadayı´nın da yer aldığını iddia etti.

31.10.2012 09:55 AK Parti´ye cumhurbaşkanı seçtirmemek için çıkarılan 367 krizi ve 27 Nisan e-bildirisi sürecinin ´canlı tanığı´ DYP Denizli eski milletvekili Ümmet Kandoğan, Meclis Darbe ve Muhtıraları Araştırma Komisyonu´nun 28 Şubat-27 Nisan alt komisyonuna konuştu.27 Nisan sürecinde askerlerin ANAP ve DYP´nin liderleri Erkan Mumcu ve Mehmet Ağar´a baskı yaptığını ve iki liderin de ihtilal yapılacağına inandığını söyleyen Kandoğan, “İki lidere de ´eğer AK Partili biri cumhurbaşkanı seçilirse yönetime el koyarız´ dediler. Onlar da korktu ve Meclis´e girmedi.” diye konuştu.

-Mehmet Ağar´ın elleri titriyordu-

Kandoğan, dönemin YÖK Başkanı Erdoğan Teziç´e yönelik ´uyduruk´ suikast teşebbüsünü ´kırılma noktası´ olarak niteledi:“Televizyonlardan suikast teşebbüsüyle ilgili alt yazı geçince Mehmet Ağar´ın büyük bir endişeye girdiğini gördüm, elleri titriyordu. Ağar da, Mumcu da bundan çok etkilendi. Geri dönülmeyen bir yola girildiğine inanıyorlardı. Asker her iki lidere de ´yönetime el koyacağız, bunun sorumlusu da siz olacaksınız´ dedi. Öyle korktular ki, ihtilal olacağına inandılar, ihtilal sonrasında da ödüllendirileceklerini düşündüler. İsmail Hakkı Karadayı´nın küfürlü ses kaydında ´Erkan Mumcu´ya Meclis´e girme dedim, girmedi´ dediği de ortaya çıktı zaten. TSK, internete koyduğu bildiriyle bu işlere açıktan müdahil oldu. Genelkurmay başkanı ´ben yazdım, siteye ben koydum´ dedi. Bu kadar açıktan yaptılar bunu. 27 Nisan gecesi Genelkurmay´ın internet sitesine konulan muhtıra da bir ´geliyoruz´ ilanıydı.” (Zaman)

-´Gül´ü seçtirmeyen Ergenekon´du´-

Abdullah Gül´ün cumhurbaşkanı seçilmesi sürecinde tüm baskılara rağmen, TBMM Genel Kurulu´na giren DYP eski Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan, daha önce yaptığı açıklamalarda 27 Nisan´daki e-muhtıra ile sonuçlanan sürecin, tipik bir Ergenekon operasyonu olduğunu söylemişti.

-´Demirel, CHP, Genelkurmay, yüksek yargı ve medya birlikte müdahale etti´-

Kandoğan açıklamalarında, Süleyman Demirel, CHP, Genelkurmay komuta katı, yüksek yargı ve medyanın, el birliği ile bu sürece müdahale ettiklerini ifade etti. Kandoğan, DYP Genel Başkanı Mehmet Ağar´ın oylamaya girmek istediğini; ancak Demirel´den gelen tehdit telefonu üzerine bundan vazgeçtiğini kaydetti. Kandoğan, Demirel saat 10.15´te aradı. Ağar´ın rengi benzi sarardı, elleri titremeye başladı. Bunun üzerine elleri ayakları titredi, sigara üstüne sigara yaktı dedi.

-´ANAP ve DYP´nin birleşmesi onların planıydı´-

Eski genelkurmay başkanlarından emekli Orgeneral İsmail Hakkı Karadayı´nın internete düşen ses kaydını anımsatan Kandoğan, Karadayı tarafından tehdit edilen dönemin ANAP lideri Erkan Mumcu´nun Meclis´teki oylamaya girmekten son anda vazgeçtiğini hatırlattı. Ergenekon davasında yargılananların 2007´de cumhurbaşkanlığı seçimlerinin engellenmesi için aktif bir çaba içerisinde olduğunu belirten Kandoğan, ANAP ile DYP´nin birleşmesi de derin güçlerin planıydı. Ergenekon´un ne olduğunu görmek isteyenlerin bu sürece bakması yetiyor değerlendirmesinde bulundu. O dönem ölüm tehditleri aldığını söyleyen Kandoğan, Bu süreçler artık geride kalmıştır şeklinde konuştu.

CUMHURBAŞKANLIĞINI AK PARTİ´YE KAPTIRMAMA OPERASYONU

Abdullah Gül´den önceki Cumhurbaşkanı Necdet Sezer´in görev süresinin 15 Mayıs 2007 tarihinde bitmesine 1 yıl kadar varken, Türkiye´de peşpeşe bir takım hareketlenmeler gerçekleşmeye başladı. Cumhurbaşkanlığı makamının kale olduğunu ve AK Parti´ye kaptırılmaması gerektiğini başlangıçta sağda solda dillendirilmekle yetinen çevreler, bir adım daha ileri gittiler ve Mayıs ayının başlamasıyla birlikte toplumsal boyutta ´kışkırtmalar´ sürecini başlattılar.

1 Mayıs 2006 tarihinde Süleyman Demirel´in, ´Başörtüsüyle okumak isteyen Arabistan´a gitsin´ diyerek birden ortaya çıkmasıyla başlayan 1 yılı aşkın bu süreçte, 29 tanesini tespit edebildiğimiz peşpeşe gerçekleşen bu kışkırtmalardan ikincisi 5 Mayıs 2006´da Cumhuriyet gazetesinin bahçesine peşpeşe günler içinde üç kez bombalı saldırı düzenlenmesi, üçüncüsü ise 17 Mayıs 2006´da Danıştay´a düzenlenen ve cinayetle sonuçlanan saldırı ve ardından cenaze töreninde kalabalıkların hükümet üyelerine saldırtılması idi.

Genelkurmay´ın hükümete yönelik 27 Nisan 2007 muhtırası, bu kışkırtmaların 20´nci sırasında yer aldı. 21´nci kışkırtma ise 4 gün sonra geldi. 1 Mayıs 2007´de Anayasa mahkemesi, şaşırtıcı bir karar ile Sezer ve Demirel´in seçtiği 9 üyenin oy çokluğu ile Abdullah Gül´ün cumhurbaşkanlığına seçildiği Meclis´teki oylama işlemini 367 oy sayısı bulunmadığı için iptal etti. Bu olayın hemen ardından AK Parti hükümeti erken seçim kararı aldı ve üç ay sonra yapılan 22 Temmuz 2007 seçimlerini kazandı. Böylece 29 adet kışkırtmanın gerçekleştiği kontrgerilla harekatı başarısızlıkla sonuçlanırken, seçimlerde AK Parti oy patlaması yaptı, cumhurbaşkanlığı makamına da Abdullah Gül seçildi. (Abdullah Harun / kontrgerilla.com)

(31 Ekim 2012, 09:55)

HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER:

Askerin 367 krizindeki rolü belgelendi

367 müdahalesi belgesiyle ilgili manşetlerimiz

Flaş!!! 27 Nisan´a soruşturma

27 Nisan muhtırasıyla ilgili bazı manşetlerimiz

Cumhurbaşkanlığı sürecinde kışkırtmalar

http://www.kontrgerilla.com/mansetgoster.asp?haber_no=4914    yazdır/print




27 Nisan 'bilgi notu' bulundu

27 Nisan e-muhtırasıyla sonuçlanan siyasi krizin perde arkasını aydınlatacak ´bilgi notu´na ulaşıldı. 27 Nisan muhtırasından önce dönemin Genelkurmay 2. Başkanı ve Balyoz tutuklusu Ergin Saygun tarafından Büyükanıt´a sunulan ´bilgi notu´nda, Cumhurbaşkanlığı seçiminde adaylara ilişkin ´çekinceler´ sıralanıyor.

18.04.2012 11:21 Siyaset tarihine eski Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt´ın “Sözde değil özde Cumhurbaşkanı” sözüyle kazınan ve 27 Nisan e-muhtırasıyla sonuçlanan siyasi krizin perde arkasını aydınlatacak “bilgi notu”na Habertürk ulaştı. Dönemin Genelkurmay 2. Başkanı ve Balyoz davasının tutuklu sanığı emekli Orgeneral Ergin Saygun tarafından hazırlanan 3 sayfalık bilgi notunda, “Sayın komutanım, Cumhurbaşkanlığı seçimiyle ilgili olarak ilk bilgi arzımı takdim ediyorum. Dosya emirleriniz doğrultusunda ve gelişmeler paralelinde güncelleştirilecektir. Arz ederim” ifadesi yer alıyor.

´TÜRBAN TARTIŞMASI YAPAY´

Abdullah Gül´ün aday olduğu 2007´deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden hemen önce hazırlandığı tahmin edilen bilgi notunda şöyle deniliyor: “Cumhurbaşkanı´nın eşinin görüntüsü ile ilgili tartışmaların yapay tartışmalar olduğu ve asıl ele alınması gereken konunun, Cumhurbaşkanı yetkilerinin ´tarikat terbiyesi almış´ bir kişide olmasının yaratacağı sonuçlar olduğu düşünülmektedir.” Bilgi notunda “laik kültürü benimsememiş” bir Cumhurbaşkanı seçilmesi halinde, “üniversiteye girişte katsayı uygulamasının kaldırılacağı, YAŞ kararlarının yargı denetimine açılacağı ve tarikat liderlerine verilen cezaların kaldırılacağı” savunuluyor. ( Habertürk)

(18 Nisan 2012, 11:21)

HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER:

Flaş!!! 27 Nisan´a soruşturma

27 Nisan muhtırasıyla ilgili bazı manşetlerimiz

Askerin 367 krizindeki rolü belgelendi

367 müdahalesi belgesiyle ilgili manşetlerimiz

27 Nisan için suç duyurusu

Adalet Platformu ile ilgili manşetlerimiz

http://www.kontrgerilla.com/mansetgoster.asp?haber_no=4467    yazdır/print




Flaş!!! 27 Nisan'a soruşturma

Adalet Platformu Başkanı Adem Çevik´in suç duyurusu üzerine, Ankara Cumhuriyet Başsavcıvekilliği, Türk Silahlı Kuvvetleri´nin (TSK) internet sitesinde 27 Nisan 2007´de yayımlanan ve tartışmalara konu olan açıklamayla ilgili soruşturma başlattı. Soruşturmayı 12 Eylül soruşturmasına bakan Savcı Kemal Çetin yürütecek. Platformun daha önceki suç duyurusu üzerine 28 Şubat darbe süreci için de soruşturma başlatılmıştı.

02.02.2012 10:08 Adalet Platformu Başkanı Adem Çevik´in suç duyurusu üzerine, Ankara Cumhuriyet Başsavcıvekilliği, Türk Silahlı Kuvvetleri´nin (TSK) internet sitesinde 27 Nisan 2007´de yayımlanan ve tartışmalara konu olan açıklamayla ilgili soruşturma başlattı.Adalet Platformu Başkanı Çevik, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına 12 Eylül darbesi, 28 Şubat ve 27 Nisan açıklamasının sorumluları hakkında suç duyurusunda bulunmuştu.İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, 27 Nisan açıklamasıyla ilgili olarak dönemin askeri sorumluları hakkındaki suç duyurusu evrakını ayırdı. İstanbul Başsavcılığı, ´suç yeri Ankara olduğu´ gerekçesiyle dosyayı ´görevsizlik´ kararıyla özel yetkili Ankara Cumhuriyet Başsavcıvekilliğine gönderdi. Soruşturma için Ankara´da, özel yetkili Cumhuriyet Savcısı Kemal Çetin görevlendirildi. (AA)

2012/317 ESAS SAYILI SORUŞTURMA

Savcılığın, dönemin Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt ile birlikte görev yapan kuvvet komutanlarının ifadesine başvurması bekleniyor. Savcılık, cumhurbaşkanlığı seçim sürecindeki krizin perde arkasını da araştıracak. Savcılık, 28 Şubat süreci ile ilgili soruşturmasını sürdürürken, 27 Nisan e-bildirisiyle ilgili yapılan suç duyurularını dikkate alarak ayrı bir soruşturma başlattı. “E muhtıra” ile ilgili Türkiye genelinde yapılan diğer suç duyuruları da Ankara Özel Yetkili Cumhuriyet Başsavcıvekilliği´nde birleştirildi. 2012/317 esas sayılı soruşturma numarası ile başlatılan tahkikat kapsamında savcılığın, “Bizzat ben kaleme aldım” diyen dönemin Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt ile kuvvet komutanlarının ifadesine başvurması bekleniyor. 27 Nisan soruşturmasını, 12 Eylül darbesiyle ilgili iddianameyi hazırlayan Özel Yetkili Cumhuriyet Savcısı Kemal Çetin yürütüyor. Savcı Çetin, Genelkurmay Başkanlığı´nın internet sitesindeki e-bildirinin kimin talimatıyla yayınlandığını ve cumhurbaşkanı seçim sürecinde yaşanan 367 oy krizinin perde arkasını da araştıracak. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ilk tur oylamasına son anda katılmayacağını açıklayan dönemin Anavatan Partisi Genel Başkanı Erkan Mumcu ve DYP Genel Başkanı Mehmet Ağar´ın herhangi bir baskıya uğrayıp uğramadığı da araştırılacak. Savcılık, İstanbul Özel Yetkili Savcılığı´ndan, “İrtica ile Mücadele Eylem Planı” başta olmak üzere, 27 Nisan dönemine ait belgeleri de isteyecek.

27 NİSAN MUHTIRASI NEDİR?

Türkiye demokrasisi sık sık askeri darbeler ve muhtıralarla zarar gördü. 1960, 1980 askeri darbeleri, 12 Mart 1971 muhtırası ve 28 Şubat post modern darbesi Türk demokrasisini rayından çıkaran gelişmeler oldu. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin yapıldığı günlerde, 27 Nisan 2007 tarihinde, askerler TSK´nın sitesinde yayımladıkları bir bildiri ile sivil siyasete müdahale etmeye çalıştı. Ancak Başbakan Recep Tayyip Erdoğan´ın kararlı tutumu ve AK Parti hükümetinin bu bildiriye çok sert cevap vermesiyle bildiri amacına ulaşamadı. 4 yıl boyunca TSK sitesinde tutulan bildiri geçtiğimiz Ağustos ayında yayından kaldırılmıştı.

GECE 23:20´DE BİR E-MUHTIRA

Genelkurmay Başkanlığı´nın 27 Nisan 2007´de yaptığı basın açıklaması gece saat 23.20´de yayımlandı. Açıklamada ´laiklik´ vurgusu ağırlık kazansa da bildiri, kamuoyunda ´Abdullah Gül´ün cumhurbaşkanı olmasını Genelkurmay´ın istemediği ve buna müdahale ettiği´ şeklinde algılandı. Açıklama bütün demokrat siyasetçi ve gazeteciler tarafından ´muhtıra´ olarak nitelendirildi ve internetten yapıldığı için ´e-muhtıra´ olarak adlandırıldı. Muhtırada isim verilmeden Gül´ün adaylığına karşı çıkılmış ve Gül´ün cumhuriyetin değerlerine bağlı olmadığı öne sürülerek, Bu tür davranış ve uygulamaların, Sn. Genelkurmay Başkanı´nın 12 Nisan 2007 tarihinde yaptığı basın toplantısında ifade ettiği ´Cumhuriyet rejimine sözde değil özde bağlı olmak ve bunu davranışlarına yansıtmak´ ilkesi ile tamamen çeliştiği ve Anayasa´nın temel nitelikleri ile hükümlerini ihlal ettiği açık bir gerçektir ifadeleri kullanılmıştı. Bildiride geniş bir düşman profili de çizilmiş, Ulu Önder Atatürk´ün, ´Ne mutlu Türküm diyene!´ anlayışına karşı çıkan herkes Türkiye Cumhuriyeti´nin düşmanıdır ve öyle kalacaktır denilmişti.

4,5 YIL ISRARLA SİTEDE TUTULDU

Türk demokrasi tarihi için ´utanç´ anlamını taşıyan bu bildiri, 4,5 yıl boyunca TSK´nın internet sitesinde tutuldu. Yayımlanan e-muhtıradan güç alan muhalefet milletvekilleri ve anayasa mahkemesi, cumhurbaşkanlığına Abdullah Gül´ün seçilmesini engelledi. Bu açık engellemeler karşısında AK Parti erken seçime gitme kararı aldı. Genelkurmay´ın açıklamasına rağmen AK Parti yeniden cumhurbaşkanı adayı olarak Abdullah Gül´ü göstereceğini belirtti. AK Parti oy patlaması yaparak yüzde 47 oy aldı. Seçim sonuçları, halkın askeri müdahalelere ne denli karşı olduğunu belirtmesi bakımından önemliydi. Fakat buna rağmen TSK o bildiriyi 4,5 yıl boyunca sitede yayınlamaya devam etti.

MUHTIRAYA AYNEN İADE

27 Nisan 2007´de Genelkurmay´ın yayımladığı bildiriye karşı hükümet dik durarak, muhtırayı bir anlamda ´aynen iade etti.´ İşte, Türkiye´de çok önemli bir kırılma noktası da sayılan ve hükümet adına Cemil Çiçek tarafından yapılan o tarihi açıklamadan satır başları:

Dün Genelkurmay Başkanlığı tarafından çeşitli konulardaki görüşlerini ifade eden bir açıklama basın yayın organlarına gece yarısı verilmiş ve Genelkurmay Başkanlığı´nın internet sitesinde yayımlanmıştır. Bu açıklama hükümete karşı bir tutum olarak algılanmıştır. Kuşkusuz, demokratik bir düzende bunun düşünülmesi dahi yadırgatıcıdır. Öncelikle söylemek isteriz ki, Başbakan´a bağlı bir kurum olan Genelkurmay Başkanlığı´nın herhangi bir konuda hükümete karşı bir ifade kullanması demokratik bir hukuk devletinde düşünülemez. Genelkurmay Başkanlığı, hükümetin emrinde, görevleri anayasa ve ilgili yasalarla tayin edilmiş bir kurumdur. Anayasamıza göre, Genelkurmay Başkanı görev ve yetkilerinden dolayı Başbakan´a karşı sorumludur. Bildirinin bu hassas dönemde, anayasa mahkemesi eksenli tartışmalar yapılırken ortaya çıkması, yüce yargıyı etkilemeye yönelik bir girişim olarak algılanacaktır. Herkes şunu açıkça bilmelidir ki, hükümetimiz, devletimizin Anayasa´nın 1, 2 ve 3. maddelerindeki temel ve vazgeçilmez ortak değerleri, ülkemizin birlik ve bütünlüğü, milletimizin saygınlığı, Türkiye´nin laik, demokratik ve sosyal bir hukuk devleti olma niteliği konusunda herkesten daha fazla taraftır ve hassastır. Cumhuriyetimizin temel niteliklerine, anayasa ve yasalara aykırı, gerçek ve tüzel kişiler tarafından zaman zaman ortaya konan hiçbir tutum ve davranışı tasvip etmek mümkün değildir. Genelkurmay Başkanlığı´nın hükümetle ilişkileri bakımından son derece yanlış ifadelerin yer alması üzücü olmuştur. ... Güven ve istikrarı zedeleyenler, ülkemizin ve milletimizin ali menfaatleri bakımından doğuracağı olumsuz sonuçların sorumluluğunu da yükleneceklerini bilmelidirler.

İBRET VERİCİ KAYITLAR:O TARİHTE KİM NE DEMİŞTİ?

CHP Genel Başkanı Deniz Baykal: Bu tablonun değişeceğini meydanlar gösterdi. Müdahaleye uğrayan yönetimlere halk sahip çıkmadı. Halkımız devlet organlarıyla çatışanlara sahip çıkmaz. Bu ortamda mağduriyet yok dayatma var. Anayasa Mahkemesi 367 kararını onaylamazsa ülke çatışmaya gider.

CHP Parti Sözcüsü Mustafa Özyürek: Tabii bu bir muhtıradır. Hükümetin bunun gereğini yerine getirmesi gerekir.

CHP Genel Başkan Yardımcısı Onur Öymen: Genelkurmay´ın tesbitleri bizim tesbitlerimizden farklı değildir. Altına imzamızı atarız. ´Ne mutlu Türküm diyene´ sözünü kimse küçümseyemez ve bunu küçümseyenleri devletin düşmanı sayarız. Türkiye´yi Atatürk düşmanlarına teslim etmeyeceğiz.

CHP Genel Sekreteri Önder Sav :(Muhtıranın ardından Anayasa Mahkemesi´nin verdiği 367 kararından sonra) Gözümüz aydın, Türkiye´nin gözü aydın.

CHP milletvekili olanNur Serter: Genelkurmay Başkanı´na ´memur´ diyen bir zihniyete karşı Türk Silahlı Kuvvetleri´nin önünde, şanlı ordumuzun önünde saygıyla eğiliyoruz. Türk ordusu çok yaşa. Türk ordusu, 27 Nisan´da bizim sesimizi duymuş, bizim sesimize sahip çıkmış, demokrasiye sahip çıkmıştır. 27 Nisan´da Türkiye Cumhuriyeti´nin gerçek iradesine sahip çıkmıştır.

TÜSİAD Başkanı Arzuhan Doğan Yalçındağ: AKP toplumda gitgide artan ve TÜSİAD´ın da paylaştığı laik rejimi koruma kaygısını yeterince dikkate almıyor. Genelkurmay Başkanlığı´nın açıklamasıyla yaratılan fiili durum demokratik teamüllere uygun değil. Laikliği ve demokrasiyi korumak için bir an önce genel seçimlere gidilmeli.

Tufan Türenç (Hürriyet): Tabii ki bu bir muhtıradır. Bu muhtıranın özü AKP´nin çıkardığı cumhurbaşkanı adayına Türk Silahlı Kuvvetleri´nin karşı olduğunu açıklıyor.

Ahmet Hakan (Hürriyet): ´Muhtıraya karşıyız´ diyeceğiz ve ötesini söyleyemeyecek miyiz? Ben ötesini de söylerim arkadaş.

Ertuğrul Özkök (Hürriyet): Demokrasi kaygısıyla, sadece askeri eleştirmek, ne adil, ne yararlı, ne de sonuç verici bir girişim olacaktır. Çünkü o bildiride savunulan görüşler, toplumun önemli bir bölümü tarafından paylaşılmaktadır.

Yılmaz Özdil (Sabah): Hala deniyor ki, bundan sonraki adım ne olur? Bundan sonraki adım, tank olur. Gücüm var diye dayatırsan, gücü olan sana dayatır.

Hıncal Uluç (Sabah):Ordu sonuna kadar bekledi. Gerekli uyarıları en demokratik şekilde yaparak, Sözde değil, özde diyerek bekledi.

Ural Akbulut (Dönemin ODTÜ Rektörü): Bu ikinci 28 Şubat´tır TSK her şeye rağmen soğukkanlı davranmıştır.

Fikret Bila (Milliyet): TSK, türbanın ve temsil ettiği zihniyetin Çankaya´ya çıkmasına karşı ilkesel bir duruş sergilemiştir.

Emekli Orgeneral Tuncer Kılınç: Kamuoyuna bilgi veriliyor ve bunların gereği yapılmazsa istenmeyen şeylerin olabileceği mesajı verilmek isteniyor.

Oktay Ekşi (Hürriyet): Bu adı konmamış bir muhtıradır. Genelkurmay Başkanı´nın sözleri gayet açık, eğer demokrasinin kavram ve kuramlarını kullanarak bu cumhuriyetin laik karakterini tahrip etmek onu yıkmak istiyorsanız biz buna müsaade etmeyiz diyor.

BELGE-1:İŞTE GENELKURMAY´IN 27 NİSAN 2007 TARİHLİ O UTANÇ BİLDİRİSİ

BASIN AÇIKLAMASI, TARIH : 27 Nisan 2007, NO : BA - 08 / 07

Türkiye Cumhuriyeti devletinin, başta laiklik olmak üzere, temel değerlerini aşındırmak için bitmez tükenmez bir çaba içinde olan bir kısım çevrelerin, bu gayretlerini son dönemde artırdıkları müşahede edilmektedir. Uygun ortamlarda ilgili makamların, sürekli dikkatine sunulmakta olan bu faaliyetler; temel değerlerin sorgulanarak yeniden tanımlanması isteklerinden, devletimizin bağımsızlığı ile ulusumuzun birlik ve beraberliğinin simgesi olan milli bayramlarımıza alternatif kutlamalar tertip etmeye kadar değişen geniş bir yelpazeyi kapsamaktadır.

Bu faaliyetlere girişenler, halkımızın kutsal dini duygularını istismar etmekten çekinmemekte, devlete açık bir meydan okumaya dönüşen bu çabaları din kisvesi arkasına saklayarak, asıl amaçlarını gizlemeye çalışmaktadırlar. Özellikle kadınların ve küçük çocukların bu tür faaliyetlerde ön plana çıkarılması, ülkemizin birlik ve bütünlüğüne karşı yürütülen yıkıcı ve bölücü eylemlerle şaşırtıcı bir benzerlik taşımaktadır.

Bu bağlamda;

Ankara´da 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı kutlamaları ile aynı günde Kur´an okuma yarışması tertiplenmiş, ancak duyarlı medya ve kamuoyu baskıları sonucu bu faaliyet iptal edilmiştir.

22 Nisan 2007 tarihinde Şanlıurfa´da; Mardin, Gaziantep ve Diyarbakır illerinden gelen bazı grupların da katılımı ile, o saatte yataklarında olması gereken ve yaşları ile uygun olmayan çağ dışı kıyafetler giydirilmiş küçük kız çocuklarından oluşan bir koroya ilahiler okutulmuş, bu sırada Atatürk resimleri ve Türk bayraklarının indirilmesine teşebbüs edilerek geceyi tertipleyenlerin gerçek amaç ve niyetleri açıkça ortaya konulmuştur.

Ayrıca, Ankara´nın Altındağ ilçesinde “Kutlu Doğum Şöleni” için ilçede bulunan tüm okul müdürlerine katılım emri verildiği, Denizli´de İl Müftülüğü ile bir siyasi partinin ortaklaşa düzenlediği etkinlikte ilköğretim okulu öğrencilerinin başları kapalı olarak ilahiler söylediği, Denizli´nin Tavas ilçesine bağlı Nikfer beldesinde dört cami bulunmasına rağmen, Atatürk İlköğretim Okulunda kadınlara yönelik vaaz ve dini söyleşi yapıldığı yolunda haberler de kaygıyla izlenmiştir.

Okullarda kutlanacak etkinlikler, Milli Eğitim Bakanlığı´nın ilgili yönergelerinde belirtilmiştir. Ancak, bu tür kutlamaların yönerge dışı talimatlarla yerine getirildiği tespit edilmiş ve Genelkurmay Başkanlığınca yetkili kurumlar bilgilendirilmesine rağmen herhangi bir önleyici tedbir alınmadığı gözlenmiştir.

Anılan faaliyetlerin önemli bir kısmının bu tür olaylara müdahale etmesi ve engel olması gereken mülki makamların müsaadesi ile ve bilgisi dahilinde yapılmış olması meseleyi daha da vahim hale getirmektedir. Bu örnekleri çoğaltmak mümkündür.

Cumhuriyet karşıtı olan ve devletimizin temel niteliklerini aşındırmaktan başka amaç taşımayan bu irticai anlayış, son günlerdeki bazı gelişmeler ve söylemlerden de cesaret almakta ve faaliyetlerinin kapsamını genişletmektedir.

Bölgemizdeki gelişmeler, din ile oynamanın ve inancın siyasi bir söyleme ve amaca alet edilmesinin yol açabileceği felaketlerin ibret alınması gereken örnekleri ile doludur. Kutsal bir inancın üzerine yüklenmeye çalışılan siyasi bir söylem veya ideolojinin inancı ortadan kaldırarak, başka bir şeye dönüştüğü, ülkemizde ve ülke dışında görülebilmektedir. Malatya´da ortaya çıkan olayın bunun çarpıcı bir örneği olduğu ifade edilebilir. Türkiye Cumhuriyeti devletinin çağdaş bir demokrasi olarak, huzur ve istikrar içinde yaşamasının tek şartının, devletin Anayasamızda belirlenmiş olan temel niteliklerine sahip çıkmaktan geçtiği şüphesizdir.

Bu tür davranış ve uygulamaların, Sn. Genelkurmay Başkanı´nın 12 Nisan 2007 tarihinde yaptığı basın toplantısında ifade ettiği “Cumhuriyet rejimine sözde değil özde bağlı olmak ve bunu davranışlarına yansıtmak” ilkesi ile tamamen çeliştiği ve Anayasanın temel nitelikleri ile hükümlerini ihlal ettiği açık bir gerçektir.

Son günlerde, Cumhurbaşkanlığı seçimi sürecinde öne çıkan sorun, laikliğin tartışılması konusuna odaklanmış durumdadır. Bu durum, Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından endişe ile izlenmektedir. Unutulmamalıdır ki, Türk Silahlı Kuvvetleri bu tartışmalarda taraftır ve laikliğin kesin savunucusudur. Ayrıca, Türk Silahlı Kuvvetleri yapılmakta olan tartışmaların ve olumsuz yöndeki yorumların kesin olarak karşısındadır, gerektiğinde tavrını ve davranışlarını açık ve net bir şekilde ortaya koyacaktır. Bundan kimsenin şüphesinin olmaması gerekir.

Özetle, Cumhuriyetimizin kurucusu Ulu Önder Atatürk´ün, “Ne mutlu Türküm diyene!” anlayışına karşı çıkan herkes Türkiye Cumhuriyeti´nin düşmanıdır ve öyle kalacaktır.

Türk Silahlı Kuvvetleri, bu niteliklerin korunması için kendisine kanunlarla verilmiş olan açık görevleri eksiksiz yerine getirme konusundaki sarsılmaz kararlılığını muhafaza etmektedir ve bu kararlılığa olan bağlılığı ile inancı kesindir.

Kamuoyuna saygı ile duyurulur. ( tsk.tr)

BELGE-2: E-MUHTIRA DIŞINDACUMHURBAŞKANI SEÇİMLERİNE TSK MÜDAHALESİNE DAİR BİR BAŞKA YAZILI BELGE

Genelkurmay´ın, 2007´deki cumhurbaşkanlığı seçimlerine müdahalesi bu muhtırayla sınırlı kalmamış, siyasilere mesaj göndererek Abdullah Gül´ün seçilmesini engellemeye çalıştığı da belgeyle ortaya çıkmıştı. Dönemin Genelkurmay İstihbarat Şube Müdürü Albay Turgut Ak´ın hazırladığı bilgi notuna göre, Org. İlker Başbuğ, Anavatan lideri Erkan Mumcu´ya şu mesajı göndermiş: ´Anayasa Mahkemesi´yle konuştuk, AKP´yi kapatacaklar. Erdoğan, Gül ya da Arınç seçilirse TSK müdahale edecek. Size yeni oluşum sözü veriyoruz.´

Ergenekon sanığı emekli Albay Levent Göktaş´ın ofisinde ele geçirilen 51 No´lu DVD içerisinde yer alan bir belge, 367 kriziyle başlayıp 27 Nisan e-muhtırasına kadar uzanan süreçte yaşanan karanlık olaylara ışık tutuyor. Ergenekon davasına bakan mahkemeye ulaşan belgenin altında dönemin Genelkurmay İstihbarat Şube Müdürü Albay Turgut Ak´ın imzası var. ´Gizli´ ibareli belgede, dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı İlker Başbuğ´un, danışmanı Nuran Yıldız´ı parti liderlerine göndererek seçim sürecini yönettiği öne sürülüyor. CHP, DYP ve Anavatan´a Meclis´e girmemeleri yönünde talimat verildiğini gözler önüne seren belgede, Başbuğ, Anavatan lideri Erkan Mumcu´ya özetle şu mesajı iletmiş: Anayasa Mahkemesi´yle konuştuk, AKP´yi kapatacaklar. Erdoğan, Gül ya da Arınç´tan biri seçilirse TSK müdahale edecek. Yeni oluşum sözü veriyoruz. İddiada adı geçen Erkan Mumcu, Yıldız´ı tanıdığını ancak böyle bir görüşme yapmadığını savunmuştu.

BELGE-3:TSK MÜDAHALESİNE DAİR BİR DE SES KAYDI: KARADAYI´DAN ERKAN MUMCU´YA TELEFON

Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi için 367´yi bulamazlarsa bu iş katiyetle bitiyor. (Erkan) Mumcu zaten teklifi yapan p...k kendisi. Cumhurbaşkanlığı seçimine kesinlikle girme dedim, girmedi. O girseydi seçiliyordu Abdullah Gül..Yaklaşık 3 yıl önce internete düşen yukarıdaki ses kaydının 28 Şubat döneminin Genelkurmay başkanı emekli Orgeneral İsmail Hakkı Karadayı´ya ait olduğu ileri sürüldü. Karadayı, 11. cumhurbaşkanlığı seçimlerine nasıl müdahale ettiğini anlatıyordu. Dönemin Anavatan Partisi´nin lideri Erkan Mumcu´ya 11. cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Meclis´e girmemesi talimatını verdiğini söylüyordu. Mumcu´yla birlikte DYP Genel Başkanı Mehmet Ağar da cumhurbaşkanlığı seçimlerine katılmayacaklarını son dakikada açıkladı. İlk tur oylamasından sonra ise Genelkurmay sitesinde 27 Nisan bildirisi yayınlanmış; hükümet ve sivil toplum kuruluşları söz konusu bildiriye sert tepki göstermişti. Dönemin Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt, daha sonra söz konusu bildiriyi kendisinin hazırladığını açıklamıştı.

Muhtıra haricinde, tartışmalı süreçle ilgili yeni belgeler de ortaya çıkmış, askerlerin, seçimlere müdahalesinin sadece emekli orgeneralle sınırlı olmadığı da tespit edilmişti. Buna göre Genelkurmay karargahı cumhurbaşkanlığı seçim sürecinde aktif olarak rol oynamıştı. Islak imzalı ´İrtica ile Mücadele Eylem Planı´ davasına bakan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi´ne sunulan emniyet tespit tutanağının eklerinde yer alan bir belge, Karargah´ın seçim sürecinde neler yaptığını gözler önüne seriyordu. 2009 yılında ikinci Ergenekon davası sanığı emekli Albay Levent Göktaş´ın ofisinde ele geçirilen 51 No´lu DVD içerisinde yer alan bilgi notuna göre CHP´nin yanı sıra Anavatan ve DYP de askerin talimatı üzerine Meclis´teki oylamaya katılmıyor.

SÜRECİ İLKER BAŞBUĞ YÖNETTİ

Haziran 2007 tarihli ´gizli´ belge, Deniz Kurmay Albay H.Turgut Ak tarafından (İstihbarat Başkanlığı´ndan) hazırlanarak Genelkurmay başkanına sunuluyor. Söz konusu dönemde Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt. ´Konu´ müstakbel Genelkurmay Başkanı ´İlker Başbuğ´un gayri resmi iletişim ve imaj danışmanı olarak görev yapan Doç. Dr. Nuran Yıldız´ın faaliyetleri.´ İki sayfalık belgede, Genelkurmay İstihbarat Başkanı Korgeneral Aslan Güner ve Genelkurmay 2. Başkanı Orgeneral Ergin Saygun adına paraf açılmış.Belgeye göre, söz konusu süreçte Kara Kuvvetleri komutanı olan İlker Başbuğ´un seçim faaliyetlerini yönettiği ileri sürülüyor. Parti liderleri ve etkili isimlerle aracılar vasıtasıyla görüşmeler yapıyor. AK Partili birinin cumhurbaşkanı olmaması için yapılması gerekenleri anlatıyor. ´Bilgi Notu´nun hazırlanma nedeni söz konusu faaliyetlerin Doç. Dr. Nuran Yıldız tarafından ´arkadaş çevresinde´ anlatılıyor olması. Bu durumdan rahatsız olan askerler, Yıldız´ın dikkatli olması konusunda uyarılması gerektiğini belirtiyor.

İŞTE SÖZ KONUSU BELGEDE YER ALAN İFADELERDEN BAZILARI:

Yukarıda ifade edilen hususların yanında Yıldız´ın Org. Başbuğ´la sivil kesimdeki bürokrat, siyaset adamı ve akademisyenler arasında iletişimin sağlanması konusunda yardımcı olunduğuna dair bilgiler bulunmaktadır. Bu kapsamda bilgilere göre, Org. Başbuğ´un Yıldız aracılığı ile Erkan Mumcu´yla cumhurbaşkanlığı seçim süreciyle ilgili olarak; CHP´nin kendi istedikleri dışında bir AKP´linin (Milli Görüşçü-Fethullahçı) aday gösterilmesi durumunda Meclis´teki oylamaya katılmayacakları.Erdoğan, Gül ve Arınç üçlüsünün birisinin aday olması halinde CHP, ANAP ve DYP´nin katılmadığı durumda seçilen cumhurbaşkanının sadece AKP´nin cumhurbaşkanı olacağı ve bu yüzden TSK´nın başkomutanı olamayacağından hareketle TSK´nın buna müdahale edeceği.

´AKREDİTE OLMAYAN BASIN GÖRMESİN´

Emniyetin mahkemeye yeni delil olarak gönderdiği belgede, Genelkurmay İstihbarat Başkanı Korgeneral Aslan Güner ve Genelkurmay 2. Başkanı Orgeneral Ergin Saygun adına da paraf açılmış. Belgenin sonuç kısmında, ´Yukarıdaki hususlar akredite olmayan basın kuruluşları tarafından ele geçirilirse TSK´nın güvenilirliği ciddi olarak zedelenir.´ notu düşülmüş.

GÖRÜŞMELER YAPILDI ANAYASA MAHKEMESİ PARTİYİ KAPATACAK

Belgeye göre, AK Parti´nin kapatılması için Anayasa Mahkemesi´yle görüşülüyor:Müdahale neticesinde hükümetin düşeceği, bunun Anayasa Mahkemesi ile görüşülerek sağlandığının bizzat Org. Başbuğ tarafından ifade edildiği, Anayasa Mahkemesi´nin AKP´yi kapatacağı, Erdoğan, Gül ve Arınç üçlüsünün siyaset yapmasının yasaklanacağı.Aydın Doğan´a bağlı medya kuruluşlarının sağlayacağı medya desteği ile Erkan Mumcu önderliğinde birleşen ANAP ve DYP´nin çekim gücü ile bu partiye katılacak TSK´ya yakın ve AKP düşmanı Rifat Hisarcıklıoğlu, Sinan Aygün, Abdüllatif Şener ve Cemil Çiçek gibi isimlerle bir oluşum sözü verildiği´ hususlarını ilettiği bilgileri elde edilmiştir. denildi.Yukarıda ifade edilen bilgilerin bizzat Dr. Yıldız tarafından iş arkadaşları seviyesinde dile getirildiğine dair bilgiler elde edilmiştir. sonuç: Yukarıdaki hususların akredite olmayan basın kuruluşları tarafından ele geçirilmesi halinde TSK´nın kamuoyundaki güvenilirliğini ciddi olarak zedeleyebileceği değerlendirilmektedir. Arz ederim.

MUHTIRA ORTA YERDE DURURKEN GENELKURMAY BİLGİ NOTUNU YALANLAMIŞTI

Genelkurmay Başkanlığı, söz konusu bilgi notu ile ilgili, ´Yapılan inceleme sonucunda iddia edilen bilgi notuna ilişkin herhangi bir bilgi, belge veya kayda rastlanmamıştır´ açıklamasında bulunmuş, iddiaları yalanlamıştı. Ancak bu iddia gözardı edilse bile bütün belirtiler askerlerin cumhurbaşkanlığı seçim sürecine fiilen müdahale ettiğini gösteriyordu. Dolayısıyla Genelkurmayın belge bulunamadığı açıklaması inandırıcı görülmemişti. Genelkurmay Başkanlığı, 2007´de cumhurbaşkanlığı seçim sürecinde internet sitesinde yayımladığı açıklama ile sivil siyasete müdahale etme girişiminde bulunmuştu. Genelkurmay sitesinde yayımlanan bu açıklama ´27 Nisan e-muhtırası´ olarak tarihe geçmişti. Türk demokrasi tarihinin utanç bildirisi olarak görülen bu açıklama, 4 yıl boyunca TSK sitesinde tutulmuş, ancak geçtiğimiz Ağustos ayında yayından kaldırılmıştı. Dönemin Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt, 27 Nisan bildirisini kendisinin kaleme aldığını itiraf etmişti.

UTANÇ BİLDİRİSİ KONTRGERİLLA KIŞKIRTMALARININ 20. SIRASINDA YER ALDI

Genelkurmay´ın muhtırası, Cumhurbaşkanlığı makamının AK Partili bir isme geçmesini istemeyen kontrgerillacıların düzenlediği bir dizi kışkırtmanın 20´nci sırasında yer aldı. Süleyman Demirel´in 01 Mayıs 2006 tarihinde, ´Okumak için Arabistan´a gidin´ diyerek başörtülülere hakaret etmesiyle başlatılan kontrgerilla harekatında, ikinci sırada 5 Mayıs 2006´da Cumhuriyet gazetesinin bahçesine peşpeşe günler içinde üç kez bombalı saldırı düzenlenmesi, üçüncü sırada ise 17 Mayıs 2006´da Danıştay´a düzenlenen ve cinayetle sonuçlanan saldırı ve ardından cenaze töreninde kalabalıkların hükümet üyelerine saldırtılması yer almıştı. 29 adet kışkırtmanın gerçekleştiği kontrgerilla harekatı başarısızlıkla sonuçlandı. Seçimlerde AK Parti oy patlaması yaparken, cumhurbaşkanlığı makamına da Abdullah Gül seçildi.

(Abdullah Harun / kontrgerilla.com)

(02 Şubat 2012, 10:08)

HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER:

27 Nisan için suç duyurusu

Adalet Platformu ile ilgili manşetlerimiz

27 Nisan bildirisi hala sitede

Askerin 367 krizindeki rolü belgelendi

367 müdahalesi belgesiyle ilgili manşetlerimiz

Cumhurbaşkanlığı sürecinde kışkırtmalar

http://www.kontrgerilla.com/mansetgoster.asp?haber_no=4195    yazdır/print




27 Nisan için suç duyurusu

Adalet Platformu, Genelkurmay´ın 2007´deki cumhurbaşkanlığı seçimlerine doğrudan müdahale ettiğini gösteren bir belgenin ortaya çıkması üzerine dönemin Genelkurmay yetkililerine suç duyurusunda bulundu. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı´na bir dilekçe veren Platform, sorumluların yargılanmasını istiyor.

07.06.2011 15:29 Adalet Platformu, Genelkurmay´ın 2007´deki cumhurbaşkanlığı seçimlerine doğrudan müdahale ettiğini gösteren bir belgenin ortaya çıkması üzerine dönemin Genelkurmay yetkililerine suç duyurusunda bulundu. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı´na bir dilekçe veren Platform, sorumluların yargılanmasını istiyor.

Adalet Platformu, Genelkurmay´ın 2007´deki cumhurbaşkanlığı seçimlerine doğrudan müdahale ettiğini gösteren bir belgenin ortaya çıkması üzerine dönemin Genelkurmay yetkililerine suç duyurusunda bulundu. Bir çok anayasa ve yasa maddesinin bu müdahaleyle ortadan kaldırılmak istendiğini savunan Platform, müdahalede rol alan eski Genelkurmay Başkanı Orgeneral İsmail Hakkı Karadayı, dönemin Genelkurmay Başkanı ve 27 Nisan Muhtırasını veren Orgeneral Yaşar Büyükanıt ile dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral İlker Başbuğ´un cezalandırılmasını talep ediyor. Adalet Platformu´nun suç duyurusu şu şekilde:

İSTANBUL CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞINA (250. Maddeye Göre Özel Yetkili)

MÜŞTEKİ: Adem ÇEVİK

www.adaletplatformu.net Toros Sk.17/14 Sıhhiye Ankara Tel.05322467411 Fax.02123264144 ademgerede@gmail.com

ŞÜPHELİLER:

1-367 Darbecileri, 28 Şubat darbecisi Orgeneral İ.Hakkı Karadayı, 27 Nisan Muhtıracısı Orgeneral Yaşar Büyükanıt, İrtica ve Islak imza Muhtıracısı Orgeneral İlker Başbuğ,Balyoz Muhtıracısı Orgeneral Işık Koşaner ve de 27 Mayıs ve 12 Eylül Darbecileri

2-Yapılacak hazırlık soruşturması sonunda tespit edilecek diğer tüm suç şerikleri.

SUÇLAR:

1- Anayasayı İhlal (TCK m.309)

2- Yasama organına karşı suç (TCK m.311)

3- Hükümete karşı suç (TCK m.312)

4- İnsanlığa Karşı suç (TCK M.77)

a-Suç Tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 765 Sayılı Mülga Türk Ceza Kanununun 147 nci maddesinde düzenlenen “Türkiye Cumhuriyeti İcra Vekilleri Heyetini cebren iskat veya vazife görmekten cebren men etmek, bunları teşvik eylemek”

b-Halen yürürlükte bulunan 5237 Sayılı Türk Ceza Kanununun “Hükûmete Karşı Suç” başlığını taşıyan 312 nci maddesinde düzenlenen “Cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmak veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs etmek”

SUÇ TARİHİ: 28 Şubat 1997 postmodern darbesi, 27 Nisan 2007 e-muhtırası ve Balyoz Muhtırası 2011

OLAYLAR: 3 Haziran 2011 tarihli Zaman Gazetesi haberine göre; Genelkurmay´ın, 2007´deki cumhurbaşkanlığı seçimlerine müdahalesi belgelendi. Dönemin Genelkurmay İstihbarat Şube Müdürü Albay Turgut Ak´ın hazırladığı bilgi notuna göre, Org. İlker Başbuğ, Anavatan lideri Erkan Mumcu´ya şu mesajı göndermiş: Anayasa Mahkemesi´yle konuştuk, AKP´yi kapatacaklar. Erdoğan, Gül ya da Arınç seçilirse TSK müdahale edecek.”

Savcılar 367´ye derhal soruşturma açmalı

Genelkurmay´ın 2007´deki cumhurbaşkanlığı seçimlerine müdahalesini ortaya koyan belge, hukukçuların tepkisini çekti. Emekli yargıtay savcısı Ahmet Gündel: Silahlı Kuvvetler´in siyasete müdahalesi anayasal suçtur. Dolayısıyla derhal özel yetkili savcılar bu konuda harekete geçmelidir. İddialar çok ciddi ve önemli.. Eski savcı Gültekin Avcı: Eğer milletvekillerine silahlı bir tehdit söz konusu ise Türk Ceza Kanunu´nun 311. ve 312. maddelerine göre soruşturma başlatılmalı. Şayet silahlı değil de sözlü bir müdahale yapılmışsa o zaman da Askeri Ceza Kanunu´nun 148. maddesine göre işlem yapılmalı. Sivil savcılar artık mecburen devreye girmek zorunda. DP Başkanı ZEYBEK´de habervaktim.com a verdiği mülakatta “Çetin DOĞAN ekibi 10milyon kişiyi öldüreceklerini duymuştum” dedi.

1- Şüpheliler: 28 Şubat darbecisi Orgeneral İ.Hakkı Karadayı, 27 Nisan Muhtıracısı Orgeneral Yaşar Büyükanıt, İrtica ve Islak imza Muhtıracısı Orgeneral İlker Başbuğ,Balyoz Muhtıracısı Orgeneral Işık Koşaner ve de 27 Mayıs ve 12 Eylül Darbecileri

2- İnternet sitelerinde ve basın organlarında yer alan ve şüpheliye ait olduğu belirtilen ses kayıtlarında ve haberlerde aşağıdaki beyanlarda bulunduğu anlaşılmaktadır.

“Mumcu zaten teklifi yapan pezevenk kendisi, ben cumhurbaşkanlığı seçimine kesinlikle girme dedim, girmedi o olmadı, o girseydi seçiliyordu. Abdullah Gül olmadı, gaye oydu, Abdullah Gül olmayınca seçime gidecekti.”

“ Ben bir iki kişiye daha telefon ettim sakın girmeyin diye. İşte bazı bir iki milletvekiline, Halk partiden oraya geçmiş olanlar.. Şimdi adam diyor ki; efendim bizim başkan diyor, tabi bu teklifi yapan bizim başkan diyor Mumcu için. Bu diyor gireceğine göre bizim de kesinlikle girmemiz lazım, işte anladığım kadarıyla girin diyor onu açık söylüyor falan, e gir kardeşim dedim ben de gir ve şey ver, çekimser ver, gir ve çekimser ver..”

“Genelkurmayın düşünmesi lazım artık, bu işi bir tek Silahlı Kuvvetler temizler artık. Eğer şu seçimlerden de başarılı olunmazsa Silahlı Kuvvetlerin bunu halletmesi lazım Bunlar yani cumhurbaşkanlığına kadar, kendi adamlarından biri gelir, gene seçimde de ekseriyetle başa geçerlerse o zaman asker temizler bunu. “

“Ondan sonra İstanbul Belediyesi´nden gelmiş imam kökenli adamın, oraya geçiyor imam, böyleşey olur mu?”

“Hocayı, Demirel ile konuştum. “Mutlaka gitmesi lazım, biliyorsunuz dev gazeteler verdi nizamiyeden döndük” dedim.. Nizamiyeden döndük lafı enteresandır yani, bu demektir ki bir halt olmasaydı biz... Ne dersem onu yaparlardı. Hoca´ya “Ayrıl” dedim ayrıldı. Daha ne olsun? Bunu cumhurbaşkanı dahil herkes kabul etti. Biz partiyi kapattık yav. Valla aynı kafadan gidiyorlar, kafaların değişmesi lazım.”

“28 Şubat´tan sonra Bodrum´a gitmiştim. Hatta gazeteler yazdı, manşet attılar “Karadayı yoruldu da Bodrum´a gitti” falan diye. Şimdi orada Mesut Yılmaz ile bir araya geldik. Berna hanım, benim hanım, dördümüz oturduk. Mesut Bey´e dedim ki; “Mesut Bey, size altın tepside bir iktidar teslim ediyoruz. Altın tepside önünüze kondu. Bunu iyi değerlendirin.” Kimin yanında, eşinin yanında. “Biz sizin arkanızdayız, sizi sonuna kadar destekleyeceğiz, ama benim bazı taleplerim var, Bunlar 1: Siyasi partiler kanunu değiştireceksiniz, 2: Seçim kanunu mutlaka değişeceksiniz, 3: Sekiz yıllık eğitimi mutlaka sağlayacaksınız, 4: Milletvekilliği dokunulmazlığını kürsü dokunulmazlığına çevireceksiniz.” Ondan sonra 7-8 şey söyledim. Hepsini sırıtarak dinledi... Şimdi Yılmaz da kaypak.”

“(...) Hemen gittim cumhurbaşkanına hepsini aynen anlattım, birinci sefer ne dediyse anlattım. Cumhurbaşkanı kalktı, “Ben deli miyim” dedi. “Bu adamların saçma saçma şeyiyle sizin emekliliğinizi nasıl onaylarım” falan dedi. Demirel cumhurbaşkanlığını fevkalade iyi yaptı, ilişkilerimiz de fevkalade iyiydi. Hatta bir gazeteye beyanat verdi, “Darbeyi Karadayı önledi” diye. Tabii çok iyi ilişkilerimiz vardı, ben ne dersem onu yapardı. Mesela Adana´ya gidecek efendim şu mesajı verirseniz iyi olur, kesinlikle, bir de bir birimizden hiçbir şeyi saklamazdık.”

3- Şüpheliler bu beyan ve benzeri söylemleri ve eylemleri yaptığı sırada Genel Kurmay başkanlarıdırlar, aşağıda belirtilen mevzuat kapsamına göre görev yapmaları gereklidir.

211 sayılı T.S.K. İç Hizmet K. Madde 43 :

“Türk Silahlı Kuvvetleri her türlü siyasi tesir ve düşüncelerin dışında ve üstündedir. ...Silahlı Kuvvetler mensupları..., her türlü siyasi ... nutuk ve beyanat vermeleri ve yazı yazmaları yasaktır.”

T.S.K. İç Hizmet Yönetmeliği Madde 127 : Silahlı Kuvvetler mensupları gazete ve risalelere iç ve dış siyaseti hakkında yazı yazamazlar. Hükümet... aleyhinde tenkitte bulunamazlar ...”

4 - Yasa ve yönetmeliğe göre siyasi konularda ve özellikle sivil yönetim olan hükümete karşı genel kurmay eski ve yeni başkanlarının veya başka bir askerin açıklama yetkisinin olmadığı ve bu fiillerin yasak hallerden sayıldığı açıktır. Yasağa aykırı hareket edildiği alenen ve de ses kayıtları ile ve haberlerle sabit hale gelmiştir.

5- Bilindiği üzere Anayasanın 6. maddesi “ Egemenlik, kayıtsız şartsız Milletindir. Türk Milleti, egemenliğini, Anayasanın koyduğu esaslara göre, yetkili organları eliyle kullanır. Egemenliğin kullanılması, hiçbir surette hiçbir kişiye, zümreye veya sınıfa bırakılamaz. Hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasadan almayan bir Devlet yetkisi kullanamaz.” denilmektedir.

Anayasa´ da Cumhurbaşkanının nasıl seçileceği belirtili kurallara bağlanmış ve sadece TBMM´nin Cumhurbaşkanını seçeceği ve egemenliğin kullanılması hususu açıkça belirtilmiştir. Bunlar içerisinde Genel Kurmay başkanlığının seçime müdahale etmesi, kaynağını Anayasadan almayan bir fiili durumdur. Ayrıca, hükümeti temsil eden başbakan´a ayrıl şeklinde bir ifade de dahi bulunması, bulunduğu konum itibari ile oldukça tehlikeli ve milletin egemenlik yetkisine açık bir müdahale niteliğindedir. Ayrıca, dönemin Cumhurbaşkanı hakkında ifade edilen , “ben ne dersem onu yapardı” ve Anayasa Mahkemesi´yle konuştuk, AKP´yi kapatacaklar. Erdoğan, Gül ya da Arınç seçilirse TSK müdahale edecek.” şeklindeki beyanları da bu çerçevede ele alındığında suç unsurlarının tamamlandığı ortaya çıkmıştır.

6- Türk Ceza Kanunun 309. maddesi “Cebir ve şiddet kullanarak,Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının öngördüğü.... düzenin fiilen uygulanmasını önlemeye teşebbüs edenler ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile cezalandırılırlar ” Şeklindedir.

Silahlı kuvvetlerin yegane görevi ülkeyi, savaşa ve yoğun silahlı şiddete karşı savunmaktır. Anayasal düzene karşı sivil, demokratik tepkilere karşı silahlı savunma, TSK´nın görevi değildir. Aksi halde silahı elinde bulunduran bu güç, beğenmediği her konuya karşı kendisine vazife çıkarıp kaos oluşturabilir. Bu durum Anayasanın özü ve ruhuna uymaz.

Şüpheliler, Anayasa´da; Cumhurbaşkanlığı seçimi ve Egemenliğin kullanılmasının hiçbir surette hiçbir kişiye, zümreye veya sınıfa bırakılamayacağı hususu ve hiçbir kimse veya organı kaynağını Anayasadan almayan bir Devlet yetkisi kullanamayacağı hükmüne karşı çıkarak suç işlemiş, taraf olarak müdahale etmiştir.

Anayasada kuvvetler ayrılığı prensibine göre gücün; yasama, yürütme ve yargı makamlarınca bağımsız bir halde kullanılacağı belirtilmektedir. Bu üç gücün dışında, TSK´nın da; egemenliğe ve Cumhurbaşkanlığı seçimine müdahale etme hakkı ve yetkisi olduğu belirtilmemiş, aksine müdahale etmemesi gerektiği yasayla açıklanmıştır. Genelkurmay´ın silahlı gücüyle,“taraf olduğu ve diğer beyanları”, atılı suçu oluşturmaktadır.

7- Türk Ceza Kanunun 311. maddesi , yasama organına karşı suçbaşlığında “Cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Büyük Millet Meclisini...nin görevlerini kısmen veya tamamen yapmasını engellemeye teşebbüs edenler .... cezalandırılırlar.” Şeklindedir.

Şüphelinin Cumhurbaşkanı seçilmesi görev ve yetkisi tamamen TBMM´ye ait iken muhalefet partisi lideri ve diğerleri ile görüşme yapması, ona telkin ve emir niteliğinde beyanlarda bulunması, başka milletvekillerine girme şeklinde beyanlarda bulunması yasama organının yaptığı seçime müdahale niteliğindedir. Milli iradenin tecelligahına tecavüz tüm Türkiye´ye ve insanlığa karşı bir suçtur.

8- Türk Ceza kanunun 312. maddesi “Cebir ve şiddet kullanarak TürkiyeCumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs eden kimseye ....verilir.” şeklindedir. Şüpheli, hükümet lideri Başbakana ayrılması şeklinde beyanlarda bulunduğunu, muhalefet liderine altın tepsi için hükümeti verdiğini, ondan bazı yasaları çıkarması istediğini ve Cumhurbaşkanının her dediğini yaptığını beyan etmektedir. Bu durum, yukarıda belirtilen suçun unsurlarının oluştuğunu üstelik TCK 77 de belirtilen insanlığa karşı suçlar kapsamına girdiğini ortaya çıkarmaktadır.

9- Şüpheliler orgenerallerdir. Hukuk devletinde, ayrıcalıklı bir konum ve yargılama olamaz. Yasa önünde herkesin eşit olması gerekir. Şüphelilerin eylemleri anayasayı ihlal, yasamaya, hükümete, insanlığa karşı suç niteliğinde değerlendirildiğinden, sivil yargılama mercileri yetkilidir. Hatta Balyoz muhtırası da yargıya müdahaledir ve anayasa 138. madde ihlali.

10- Şüpheliye ait ses kaydının kendisine ait olup olmadığı öncelikle ele alınması gereken bir konu olup, Savcılığın bu konularda da inceleme yapması gereklidir. Ayrıca haberlerde ve konuşmalarda isimleri geçen tüm kişilerinde bu beyanların doğruluğu konusunda tanıklıklarına başvurulmasını talep ediyoruz.

Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devleti olup, hukukun üstünlüğü ilkesi gereğince, ceza yasalarında suç olarak düzenlenen ve müeyyidesi gösterilen bir suçu her kim işlerse işlesin, kanun önünde eşittir. Rütbesi, unvanı ne olursa olsun, suç işleme yetkisine ve cezadan muaf olma ve yargı dokunulmazlığı imtiyazlarına sahip olamaz.T.C.Anayasası gereği, Yargı bağımsızdır. Hiçbir baskı, telkin ve tesir altında kalmaksızın suçlar hakkında kamu adına re´sen soruşturma açar ve Türk Milleti adına yargı yetkisini kullanır.5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 158´nci maddesi gereğince bir suçun işlendiğini öğrenen özel ve tüzel kişiler, öğrendikleri suçu ihbarla mükelleftirler.İş bu nedenlerle şikayet başvurusunda bulunmak gerekmiştir.

DELİLLER:

Eski ve yeni Genelkurmay başkanlarından Emekli Orgeneral İsmail Hakkı KARADAYI´nın, 27 Nisan Muhtıracısı Orgeneral Yaşar Büyükanıt, İrtica ve Islak imza Muhtıracısı Orgeneral İlker Başbuğ,

Balyoz Muhtıracısı Orgeneral Işık Koşaner ve de 27 Mayıs ve 12 Eylül Darbecileri internete düşen ve tüm medya organlarınca deşifre edilerek yayınlanan 28 Şubat , 27 Nisan ve Balyoz Darbesine ilişkin açıklamaları, hatta 12 Eylül ve 27 Mayıs Darbelerinin ve süreçlerinin sene-i devriyesi tarihli özellikle Taraf , Zaman, Star, Şafak, Akit, Bugün Gazetelerinde, www.ergenekon.ws de yayımlanan söz konusu darbeye ilişkin gizli belgeler, şüphelilerin ve yapılacak hazırlık soruşturması sonunda tespit edilecek ve soruşturma sonunda genişletilecek diğer kişiler,

www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=1142322&title=367-krizinin-perde-arkas%C4%B1
http://www.ergenekon.ws/mansetgoster.asp?haber_no=3394
www.aktifhaber.com/news_detail.php?id=204769
aksiyon Dergisi 861.sayı 6/12 haziran
Mazlumder bir daha yaşanmaması için kitapçığı, darbeci kuşatma nesil yayınları, daha güçlü orduya asder yayınları.
http://www.haber7.com/haber/20090218/Karadayinin-ucuncu-ses-kaydi-VIDEO.php
http://haber.vatanim.com.tr/haberdetay.asp?Newsid=225485&Categoryid=1
zaman, taraf, star, akit, bugün ve yeni şafak gazetelerinin olaya ilişkin nüshaları ve sair tüm deliller.

NETİCE-İ TALEP: Arz ve izah edilen ve re´sen tespit edilecek nedenlerle,

Yukarıda adı ve açık kimliği yazılı şüpheliler ile yapılacak hazırlık soruşturması sonunda suça iştirak eden diğer kişiler hakkında;

1- Anayasayı İhlal (TCK m.309)

2- Yasama organına karşı suç (TCK m.311)

3- Hükümete karşı suç (TCK m.312)

4- İnsanlığa karşı suç (TCK m.77)

suçlarından ve soruşturma sonucunda tespit edilecek diğer suçlardan yasal işlem yapılmasını,kamu davası açılmasını ve cezalandırılmalarını talep ederiz. Millet iradesine ve tecelligahı Türkiye Büyük Millet Meclisini işgal eden ve halkımızn %99´una alenen ve topyekün savaş ilan eden Tüm darbecilerin ve darbeye teşebbüs edenlerin müşahede altına alınmalarını , görevlerinden açığa alınmayanların acilen açığa alınmalarını, tüm mal varlıklarına el konulmasını ve darbecilerin isimlerinin bulunduğu kurum ve kışla isimlerinin kaldırılmasını veya başlarına “LANET” kelimesinin eklenmesini, Cuntacı askerlerin emriyle açıldığı aşikar olan iktidar partisine kapatma davasının ve kararının düzeltilmesini 367 hokkabazlığının yok hükmünde olmasını, TSK´nın Millet Meclisini işgalden vazgeçmesi için anayasaya aykırı olan ve darbecilere işgal yolunu açan iç hizmet kanunu 35.maddenin kaldırılması için gereğinin yapılmasını, ŞÜPHELİLERİN MENFAAT OLUŞTURMAK İÇİN ORGANİZE ÇETE ÜYELİĞİNDEN CEZALANDIRILMALARINI arz ve taleb ederiz.

07 Haziran 2011 Adem ÇEVİK

(07 Haziran 2011, 15:29)

HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER:

Savcılar 367´ye derhal soruşturma açmalı

Askerin 367 krizindeki rolü belgelendi

Genelkurmay o belgeyi 2 yıl önce kabul etmişti

27 Nisan bildirisi hala sitede

Cumhurbaşkanlığı sürecinde kışkırtmalar

367 müdahalesi belgesiyle ilgili manşetlerimiz

Adalet Platformu ile ilgili manşetlerimiz

http://www.kontrgerilla.com/mansetgoster.asp?haber_no=3412    yazdır/print




Sıra Başbuğ ve Büyükanıt´ta mı?

´Balyoz´da üst düzey komutanların da aralarında bulunduğu 25 muvazzaf ve emekli askerin daha tutuklanacağı iddia edildi. İddiaya göre gözaltı dalgası önümüzdeki günlerde yaşanacak ve eski genelkurmay başkanları Yaşar Büyükanıt ile İlker Başbuğ, eski genelkurmay 2. Başkanı Çevik Bir, eski kara kuvvetleri komutanları Aytaç Yalman ve Atilla Ateş´in yanı sıra orgeneraller Saldıray Berk, Hasan Iğsız Şükrü Sarıışık, Korgeneral Yurdaer Olcan, Tuğgeneraller Mehmet Çetin, Sami Fındıkoğlu ve Tuğamiral Şafak Yürekli de gözaltına alınacak.

Sıra Başbuğ ve Büyükanıt´ta mı?

´Balyoz´da üst düzey komutanların da aralarında bulunduğu 25 muvazzaf ve emekli askerin daha tutuklanacağı iddia edildi. İddiaya göre gözaltı dalgası önümüzdeki günlerde yaşanacak ve eski genelkurmay başkanları Yaşar Büyükanıt ile İlker Başbuğ, eski genelkurmay 2. Başkanı Çevik Bir, eski kara kuvvetleri komutanları Aytaç Yalman ve Atilla Ateş´in yanı sıra orgeneraller Saldıray Berk, Hasan Iğsız Şükrü Sarıışık, Korgeneral Yurdaer Olcan, Tuğgeneraller Mehmet Çetin, Sami Fındıkoğlu ve Tuğamiral Şafak Yürekli de gözaltına alınacak.

Genelkurmay´ın 2007´deki Cumhurbaşkanlığı seçimine müdahale ettiği iddiası yeni bir boyut kazandı. Cumhuriyet Gazetesi´nin haberine göre Bülent Arınç´ın müdahale iddialarına ilişkin “Belgesi bulunursa yadırgamam” demesinin ardından bu kez de eski genelkurmay başkanları Başbuğ ve Büyükanıt´ın da aralarında bulunduğu 25 emekli ve muvazzaf askerin ifadeye çağrılacağı iddia edildi.

Arınç´ın Genelkurmay ´ın 2007´deki Cumhurbaşkanlığı seçimine müdahale ettiği iddiasını, “Başbuğ´un birilerine böyle bir konuşma yapmış olduğuna dair bir bilgi ya da belge bulunursa, bunu yadırgamam” şeklinde yorumlamasının ardından önümüzdeki günlerde yeni gözaltı dalgasının başlayacağı öne sürüldü.

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç´ın Genelkurmay Başkanlığı´nın 2007´daki Cumhurbaşkanlığı seçimine müdahale iddiasını, “Başbuğ´un birilerine böyle bir konuşma yapmış olduğuna dair bir bilgi ya da belge bulunursa, doğrusu bunu yadırgamam” şeklinde yorumlamasının ardından Aydınlık gazetesi, eski genelkurmay başkanları İlker Başbuğ ve Yaşar Büyükanıtın´da aralarında bulunduğu 25 emekli ve muvazzaf askerin tutuklanacağını öne sürdü.

Başbakan Yardımcısı Arınç, katıldığı bir televizyon programında Ergenekon sanığı emekli Albay Levent Göktaş´ın ofisinde bulunduğu belirtilen belgede yer aldığı öne sürülen dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı İlker Başbuğ´un Anavatan Partisi Genel Başkanı Erkan Mumcu´ya, “Anayasa Mahkemesi ile konuştuk. AKP´yi kapatacaklar. Erdoğan, Gül ya da Arınç seçilirse, TSK müdahale edecek” sözleriyle ilgili değerlendirmede bulundu. İsminin bu tür işlerde çok geçtiğini ve birilerinin kendisini ve arkadaşlarını hedef aldığını bildiğini ifade eden Arınç, “TSK´de olmayan bilgi veya belgenin başka yerlerde ele geçebileceğini” vurguladı. 27 Nisan ve Cumhurbaşkanlığı seçimi sürecinin birinci derecede tanığı olduğunu belirten Arınç, “Sayın Başbuğ´un birilerine böyle bir konuşma yapmış olduğuna dair bir bilgi ya da belge bulunursa, doğrusu bunu yadırgamam” dedi.

Arınç´ın bu açıklamalarının ardından Aydınlık gazetesi dün çok çarpıcı bir iddiayı manşetine taşıdı. Gazete, Harp Akademileri Komutanı Orgeneral Bilgin Balanlı ve Hava Harp Okulu Komutanı Tümgeneral İsmail Taş´ın da aralarında bulunduğu 8 muvazzaf subayın tutuklanmasıyla başlayan yeni operasyon dalgasının, üst düzey komutanların tutuklanmasıyla devam edeceğini savundu. Habere göre, yeni dalganın hedefinde eski Genelkurmay başkanları Yaşar Büyükanıt, İlker Başbuğ, eski genelkurmay 2. Başkanı Çevik Bir, eski kara kuvvetleri komutanları Aytaç Yalman ve Atilla Ateş´in yanı sıra orgeneraller Saldıray Berk, Hasan Iğsız, Şükrü Sarıışık, Korgeneral Yurdaer Olcan, Tuğgeneraller Mehmet Çetin, Sami Fındıkoğlu, ve Tuğamiral Şafak Yürekli´nin aralarında bulunduğu 20 muvazzaf ve emekli asker var. Habere göre, 9 Haziran 2011 de başlaması beklenen yeni operasyonda hedefteki muvazzaflar ifadeye çağrılacak. Emekli komutanlar ise gözaltına alınacak. Hedefteki komutanların çok büyük bir bölümü tutuklanacak. ( Cnnturk, Ulusalkanal)

CUMHURBAŞKANLIĞI SEÇİMLERİNE MÜDAHALE BELGESİ BULUNMUŞTU

Zaman gazetesinde birkaç gün önce dile getirilen ve askerlerin 2007´deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerine doğrudan müdahale ettiğini gösterir bilgi notu kamuoyunu sarsmıştı. Genelkurmay bu bilgi notuna rastlanmadığını açıkladı. Ancak bu bilgi notunu iki sene önce kabul ettiği de ortaya çıktı. Bu iddia gözardı edilse bile bütün belirtiler askerlerin cumhurbaşkanlığı seçim sürecine fiilen müdahale ettiğini gösteriyordu. Genelkurmay Başkanlığı, 2007´de cumhurbaşkanlığı seçim sürecinde internet sitesinde yayımladığı açıklama ile sivil siyasete müdahale etme girişiminde bulundu. Genelkurmay sitesinde yayımlanan bu açıklama ´27 Nisan e-muhtırası´ olarak tarihe geçti. Türk demokrasi tarihinin utanç bildirisi olarak görülen bu açıklama, üzerinden 4 yıl geçmesine rağmen hala TSK´nın internet sitesinde duruyor. Dönemin Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt, 27 Nisan bildirisini kendisinin kaleme aldığını itiraf etti. Genelkurmay´ın muhtırası, Cumhurbaşkanlığı makamının AK Partili bir isme geçmesini istemeyen kontrgerillacıların düzenlediği bir dizi kışkırtmanın 20´nci sırasında yer alıyordu. (Abdullah Harun / kontrgerilla.com)

BAŞBUĞ İDDİALARI REDDETTİ

07 Haziran 2011 - Fikret Bila (Milliyet): Eski Genelkurmay Başkanı emekli Org. Başbuğ, Balyoz davasında ifadeye çağrılacağı haberlerini ve hakkında ortaya atılan iddiaları Milliyet´e değerlendirdi. İddiaların gerçek dışı olduğunu ve birçok kez yalanlandığını söyleyen Başbuğ, bunların bugün gündeme gelmesinin ise hiç etik olmadığını söyledi. Eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, emekli olduktan sonra ilk kez Milliyet´e konuştu.

Balyoz davası kapsamında Harp Akademileri Komutanı Orgeneral Bilgin Balanlı´nın tutuklanmasından sonra önümüzdeki günlerde bir dalganın daha yaşanacağına ilişkin haberler büyük merak uyandırdı. Savcılıkça çağrılacak isimler arasında önceki Genelkurmay Başkanı emekli Org. İlker Başbuğ ile ondan önceki Genelkurmay Başkanı emekli Org. Yaşar Büyükanıt´ın da yer alacağı haberleri bu merakı daha da artırdı. Başbuğ ile ilgili olarak bir süre önce Cumhurbaşkanlığı seçimi sırasında danışmanı Nuran Yıldız aracılığıyla dönemin ANAP Genel Başkanı Erkan Mumcu´ya bir bilgi notu gönderdiği öne sürülmüştü. Başbuğ´un Mumcu´ya, Yıldız aracılığıyla “Anayasa Mahkemesi ile konuştuk, AKP´yi kapatacaklar. (Recep Tayyip) Erdoğan, (Abdullah) Gül ya da (Bülent) Arınç´tan biri seçilirse TSK müdahale edecek. Size yeni oluşum sözü veriyoruz” mesajını ileterek oylamaya katılmaması yönünde baskı kurduğu iddiasına yer verilmişti.

Bir önceki Genelkurmay Başkanı Başbuğ ile dün bu konuyu konuştum. İlker Paşa her zaman olduğu gibi demeç vermeye istekli değildi. Önemli bir iddianın gündeme getirildiğini vurgulayarak ısrar etmem üzerine şu değerlendirmeyi yaptı: “3 Haziran 2011 günü bir gazetede Genelkurmay karargahında 2007 yılında hazırlandığı iddia edilen bir bilgi notuna ilişkin bir haber yer aldı. İddia edilen bu bilgi notu 2009´da ele geçirilen 51 nolu DVD´de yer almaktadır. 2 yıl sonra iddia edilen bu bilgi notunun bugün gündeme getirilmesi düşündürücüdür.”

Başbuğ Paşa haberin gazetede yer aldığı gün Genelkurmay Başkanlığı tarafından yapılan yazılı açıklamaya dikkati çekti. İlker Paşa açıklamadan şu alıntıyı yaparak devam etti: “Genelkurmay Başkanlığı´nın açıklamasında şöyle deniliyor: Yapılan inceleme sonucunda iddia edilen bilgi notuna ilişkin herhangi bir bilgi, belge veya kayda rastlanmamıştır.” Başbuğ, aynı gün iddianın yer aldığı gazetedeki haberin son cümlesini de anımsamak gerektiğini vurgulayarak şöyle dedi: “3 Haziran günü aynı gazetede haberin son cümlesine de bakmak gerekir. Haberin sonunda Sayın Erkan Mumcu´nun demeci de yer alıyor. Sayın Erkan Mumcu, Sayın Nuran Yıldız ile böyle bir konuşmanın kesinlikle geçmediğini savunuyor. Keza 4 Haziran günü Sayın Nuran Yıldız´ın açıklaması da Milliyet´te yer aldı. Sayın Yıldız da bu açıklamasında sözkonusu haber ve sözkonusu haber kaynaklarındaki bilgilerin gerçek olmadığını belirtiyor. Haberde konu edilen kişi ve kurumlar bu açıklamaları yaptıktan sonra aslında benim söyleyeceğim fazla bir şey kalmıyor. Genelkurmay Başkanlığı da, Erkan Mumcu da, Nuran Yıldız da gerçek olmadığını ifade ediyorlar.”

İlker Paşa şöyle devam etti: “Ben şunu ilave edebilirim: Bütün açıklamalara rağmen değişik ifadelerle bu olayın gündemde tutulmaya çalışılması her şeyden önce etik bir davranış değil. İddia edilen bilgi notunda yer alan hususlar asılsızdır, gerçek dışıdır.”

Nuran Yıldız: Mumcu´ya mesaj götürmedim

İletişim bilimci Nuran Yıldız, 2007´deki cumhurbaşkanlığı seçimi sürecinde dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral İlker Başbuğ´dan ANAP lideri Erkan Mumcu´ya Meclis´teki oylamaya katılmaması konusunda bir mesaj göndermediğini yineledi. Yıldız, Türktime internet sitesindeki ilk köşe yazısında, hakkında yapılan haberlerle ilgili sitemde bulunarak, şu ifadelere yer verdi: “Bir sabah kalkıyorum. Gazetenin birinde bir haber. A askerden B siyasetçiye ´cısss´ içerikli bir mesaj götürmüşüm. Ben götürmedim diyorum. Siyasetçi ´Böyle bir mesaj almadım´ diyor. Gazeteci, ´Sizi sizi! Yapmışsınız işte´ diyor. Bir iletişim hocası olarak, aylardır bildiğim tüm iletişimsel yollarla hakkımdaki dezenformasyonu yalanlamakla uğraşıyorum. Olmuyor. Bende sözcük bitti. Neler oluyor? Adım neden böylesi abuk haberlerin içinde geçiyor?” ( Fikret Bila / Milliyet)

NAZLI ILICAK: İDDİALAR YAŞANANLARLA ÖRTÜŞÜYOR

İnanırsınız ya da bu belgeye de çete işi dersiniz. Peki... Eski Genelkurmay Başkanı Karadayı´nın aynı mahiyetteki bir ses kaydı ortaya çıkmadı mı? Mumcu ve Mehmet Ağar son anda Genel Kurul´a girmeme kararı almadı mı? 27 Nisan´da, cumhurbaşkanlığı konusunu da ihtiva eden 27 Nisan e-muhtırası yayınlanmadı mı? Ardından, Anayasa Mahkemesi 367´yi şart koşmadı mı? Tabii CHP de, Genel Kurul´a girmediği gibi, Meclis oylamasını Anayasa Mahkemesi´ne taşımıştı. Millet bu oyunu bozdu. Şimdi belgeleri ortaya çıkıyor. Yazılıp çizilenler, yaşananlarla örtüşüyor.

Bugün yalanlıyor, dün kabul etmişti

Zaman gazetesinin yayınladığı bilgi notunun önemli bölümünün dökümünü aşağıda veriyorum:

BİLGİ NOTU İSTİHBARAT HAZİRAN 2007

KONU: Org. İlker Başbuğ´un gayriresmi iletişim ve imaj danışmanı olarak görev yapan Doç. Dr. Nuran Yıldız ve faaliyetleri

KİMDEN: İstihbarat Başkanlığı´ndan

KİME: Genelkurmay Başkanı´na

.....

4) Yukarıda ifade edilen hususların yanında Dr. Yıldız´ın, Org. Başbuğ´la sivil kesimdeki bürokrat, siyaset adamı ve akademisyenler arasında iletişim sağlanması konusunda yardımcı olduğuna dair bilgiler bulunmaktadır. Bu kapsamda bilgilere göre, Org. Başbuğ´un, Dr. Yıldız aracılığı ile ANAP Genel Başkanı Erkan Mumcu´ya cumhurbaşkanlığı seçimiyle ilgili olarak,

a) CHP´nin kendi istedikleri dışında bir AKP´linin (Milli Görüşçü-Fethullahçı) aday gösterilmesi durumunda, Meclis´teki oylamaya kesinlikle katılmayacağını,

b) Recep Tayyip Erdoğan-Abdullah Gül-Bülent Arınç üçlüsünden birisinin aday olması halinde, CHP-ANAPDYP´nin katılmadığı durumda, cumhurbaşkanının sadece AKP´nin cumhurbaşkanı olacağı ve bu yüzden TSK´nın başkomutanı olamayacağından hareketle, TSK´nın buna müdahale edeceği,

c) Bu müdahale neticesinde hükümetin düşeceği, bunun Anayasa Mahkemesi ile görüşülerek sağlandığının bizzat Org. Başbuğ tarafından ifade edildiği, Anayasa Mahkemesi´nin AKP´yi kapatacağı, Recep Tayyip Erdoğan Abdullah Gül-Bülent Arınç üçlüsünün siyaset yapmasının yasaklanacağı ve böylece AKP kadrosunun değişeceği,

ç) Aydın Doğan´a bağlı medya kuruluşlarının sağlayacağı medya desteği ile Erkan Mumcu önderliğinde birleşen ANAP ve DYP´nin çekim gücü ile bu partiye katılacak TSK´ya yakın ve AKP düşmanı Rifat Hisarcıklıoğlu, Sinan Aygün, Abdüllatif Şener ve Cemil Çiçek gibi isimlerle bir oluşum sözü verildiği ve oluşumun müdahaleden sonraki ilk seçimlerde iktidara taşınacağına kesin gözüyle bakıldığı hususlarınının iletildiği bilgisi elde edilmiştir.

SONUÇ: Yukarıdaki hususların akredite olmayan basın kuruluşları tarafından ele geçirilmesi halinde TSK´nın kamuoyundaki güvenilirliği ciddi olarak zedeleyebileceği değerlendirilmektedir.

(H.Turgut AK/Dz.Kur. Alb. İKK Şb. Md.)

İlker Başbuğ´un, İrtica ile Mücadele Eylem Planı´nı ve Poyrazköy´deki gömülü silâhları, basın toplantısında nasıl karartmaya çalıştığı da hepimizin hatırında. Ayrıca, Başbuğ´un, Genelkurmay Başkanı olmadan önce, 4 Mart 2008 günü, gizlice, Anayasa Mahkemesi Başkanvekili Osman Paksüt´le konuştuğu da ortaya çıkmıştı. Bu görüşme, başörtüsüne ilişkin anayasa değişikliği aleyhine CHP´nin iptal davası açmasından 7 gün sonraya, AK Parti hakkında kapatma davasının açılmasından 13 gün önceye denk geliyor. Görüşmeyi gizli tutmak için komuta katı boşaltılmış ve güvenlik kameraları çalıştırılmamıştı. İlker Başbuğ´un, cumhurbaşkanı seçimiyle ilgili faaliyetlerinde, Anayasa Mahkemesi´yle görüştüm derken, temasın, Osman Paksüt üzerinden sağlanmış olması kuvvetle muhtemeldir. Yukarıdaki belgenin mevcudiyetini Genelkurmay Başkanlığı yalanladı. Oysa, Genelkurmay Askeri Savcılığı, 6 Mayıs 2009´da, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı´na gönderdiği cevabi yazının ekinde (EK-A), o belgenin varlığını kabul etmişti. Genelkurmay Başkanlığı´ndan gelen 8 sayfalık 51 Numaralı DVD İnceleme Sonuç Raporu´nu İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı´na göndermişti. Söz konusu raporun 6. sayfasında, Nuran Yıldız´la ilgili bilgilerin doğruluğu teyit ediliyor ve gizliliğin kalkmadığı açıklanıyordu. ( Nazlı Ilıcak / Sabah)

(06 Haziran 2011), son güncel.: (07 Haziran 2011)

HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER:

Savcılar 367´ye derhal soruşturma açmalı

Askerin 367 krizindeki rolü belgelendi

Genelkurmay o belgeyi 2 yıl önce kabul etmişti

27 Nisan bildirisi hala sitede

Cumhurbaşkanlığı sürecinde kışkırtmalar

http://www.kontrgerilla.com/mansetgoster.asp?haber_no=3405    yazdır/print




Savcılar 367´ye derhal soruşturma açmalı

Genelkurmay´ın 2007´deki cumhurbaşkanlığı seçimlerine müdahalesini ortaya koyan belge, hukukçuların tepkisini çekti. Emekli yargıtay savcısı Ahmet Gündel: Silahlı Kuvvetler´in siyasete müdahalesi anayasal suçtur. Dolayısıyla derhal özel yetkili savcılar bu konuda harekete geçmelidir. İddialar çok ciddi ve önemli.. Eski savcı Gültekin Avcı: Eğer milletvekillerine silahlı bir tehdit söz konusu ise Türk Ceza Kanunu´nun 311. ve 312. maddelerine göre soruşturma başlatılmalı. Şayet silahlı değil de sözlü bir müdahale yapılmışsa o zaman da Askeri Ceza Kanunu´nun 148. maddesine göre işlem yapılmalı. Sivil savcılar artık mecburen devreye girmek zorunda.

Savcılar 367´ye derhal soruşturma açmalı

Genelkurmay´ın 2007´deki cumhurbaşkanlığı seçimlerine müdahalesini ortaya koyan belge, hukukçuların tepkisini çekti. Emekli yargıtay savcısı Ahmet Gündel: Silahlı Kuvvetler´in siyasete müdahalesi anayasal suçtur. Dolayısıyla derhal özel yetkili savcılar bu konuda harekete geçmelidir. İddialar çok ciddi ve önemli.. Eski savcı Gültekin Avcı: Eğer milletvekillerine silahlı bir tehdit söz konusu ise Türk Ceza Kanunu´nun 311. ve 312. maddelerine göre soruşturma başlatılmalı. Şayet silahlı değil de sözlü bir müdahale yapılmışsa o zaman da Askeri Ceza Kanunu´nun 148. maddesine göre işlem yapılmalı. Sivil savcılar artık mecburen devreye girmek zorunda.

Zaman´ın manşetten ´367 krizinin perde arkası´ başlığıyla verdiği haberin belgesini, 2009´da kabul eden Genelkurmay´ın, önceki gün yaptığı ´Araştırdık ama bilgi notuna rastlamadık.´ açıklaması ise yetersiz bulundu. Emekli Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Ahmet Gündel, Bu açıklama soruşturma açılmaması için yeterli değildir. dedi. Belgede, dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı İlker Başbuğ´un cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Meclis´e girmemeleri için CHP, DYP ve Anavatan liderlerine aracılarla mesaj ilettiği öne sürülüyor.

Zaman´ın dün yayımladığı belgelere göre Genelkurmay´ın, 2007´deki cumhurbaşkanlığı seçimleri sırasında Meclis´e milletvekillerinin girmemesi için CHP, DYP ve Anavatan´a talimat verdiği öne sürülüyor. Dönemin Genelkurmay İstihbarat Şube Müdürü Albay Turgut Ak´ın hazırladığı bilgi notunda Orgeneral İlker Başbuğ´un Anavatan lideri Erkan Mumcu´ya danışmanı Doç. Dr. Nuran Yıldız aracılığıyla şu mesajı gönderdiği ileri sürülüyor: Anayasa Mahkemesi´yle konuştuk. AKP´yi kapatacaklar. Erdoğan, Gül ya da Arınç seçilirse TSK müdahale edecek. ifadelerini içeriyor.

Ergenekon sanığı emekli Albay Levent Göktaş´ın ofisinde ele geçirilen belgelerle cumhurbaşkanlığı seçiminde 367 krizinin perde arkasının kamuoyuna yansımasının ardından Genelkurmay Başkanlığı´nın ´belgenin bulunamadığı´ yönünde açıklama yapması tepki çekti. Gaziantep Müdafaa Demokrasi ve Hukuk Derneği Başkanı Yaşar Semiz, Genelkurmay´ın açıklamasının inandırıcılıktan uzak ve toplum nezdindeki tepkiyi dindirmeye yönelik olduğunu söyledi. Belgeyi tanzim edenlerin sicilinin kabarık olduğunu dile getiren Semiz, Bu girişimlerin toplum nezdinde bir karşılığının olmadığı çok yakın zamandaki referandum süreciyle ortaya konulmuştur. Halk darbeden yana değil, demokrasiden yana olduğunu bundan böyle ne dış güçlere ne de postallılara iradesini ezdirmeyeceğini göstermiştir. şeklinde konuştu.

Şanlıurfa Baro Başkanı İrfan Güven ise yayımlanan belge ve Genelkurmay´ın açıklamalarının şaşırtıcı gelmediğini dile getirerek, Aksi olsaydı şaşırtıcı olurdu. değerlendirmesinde bulundu. Malatya Hukukçular Derneği Başkanı Necati Karabay da ordunun siyasete müdahale girişiminin demokrasi adına büyük bir ayıp olduğunu ifade etti. Karabay, Siyasete müdahale etmek isteyen askerler ordu bünyesinden temizlenmelidir. Bu unsurlar TSK´dan temizlendiği takdirde peygamber ocağı olan ordumuz milletimizin gönlünde yeniden taht kuracaktır. diye konuştu. Avrasya Hukuk ve Demokrasi Derneği Başkanı Mehmet Erensoy ise, Bu belge ile TSK yasalarda belirtilen görevi dışına çıkarak siyasete müdahale etmiştir. Anayasa ve Türk Ceza Kanunu´na göre bu suçtur. açıklamasını yaptı.

GÜRSEL TEKİN: GEREĞİ YAPILSIN

CHP´nin Kemal Kılıçdaroğlu´nun ardından ikinci adamı olarak bilinen Genel Başkan Yardımcısı Gürsel Tekin ise Zaman´ın gündeme getirdiği belgelerle ilgili olarak şu açıklamayı yaptı: O dönemde iktidar AKP idi, niye gereğini yapmamışlar. AKP böyle bir belge varsa kesinlikle biliyordur. İşine gelmiyordur. Ne varsa gereğini yapsınlar. Demokrasiye zarar verecek her ne varsa gereği yapılsın. Kim olursa olsun.

Genelkurmay, açıklamalarıyla kendi itibarını zedeliyor

Emekli Cumhuriyet Başsavcısı Reşat Petek: Genelkurmay daha önce kabul ettiği bilgi ve belgeleri bu defaki açıklamasında reddetti. Ancak Genelkurmay her ne kadar reddetse de 367 krizinin patlak verdiği günleri DYP milletvekili Ümmet Kandoğan, Meclis kürsüsünden anlatmıştı. Karargah bu şekilde birbirine zıt açıklamalar yaptığında halk nezdinde güvenilirliğini kaybediyor. Kendi kendisini yıpratıyor. Siyaseti yönlendirmeye çalışmak askerin görevi değil. Zanlıların açığa alınması gerekir.

´Belgeye rastlayamadık´ açıklaması hükümsüzdür

Emekli yargıtay savcısı Ahmet Gündel: Silahlı Kuvvetler´in siyasete müdahalesi anayasal suçtur. Dolayısıyla derhal özel yetkili savcılar bu konuda harekete geçmelidir. İddialar çok ciddi ve önemli. Diğer taraftan Genelkurmay´ın böyle bir müdahale olmadığı yönünde açıklaması yeterli olmaz. Zira Genelkurmay bu durumda taraftır. Genelkurmay´ın suçlu veya suçsuz olduğu açılacak soruşturma sonucu belli olacaktır. Meclis´e müdahale konusunda derhal ilgililer hakkında gereği yapılmalı.

Sivil savcılar artık devreye girmek zorunda

Eski savcı Gültekin Avcı: Eğer milletvekillerine silahlı bir tehdit söz konusu ise Türk Ceza Kanunu´nun 311. ve 312. maddelerine göre soruşturma başlatılmalı. Şayet silahlı değil de sözlü bir müdahale yapılmışsa o zaman da Askeri Ceza Kanunu´nun 148. maddesine göre işlem yapılmalı. Sivil savcılar artık mecburen devreye girmek zorunda. Bir diğer önemli husus da şu: Genelkurmay askeri faaliyetlerinin dışında yaptığı her iş için maalesef silahlı örgüt muamelesi görmekle karşı karşıya. ( Zaman)

(05 Haziran 2011, 10:33)

HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER:

Askerin 367 krizindeki rolü belgelendi

Genelkurmay o belgeyi 2 yıl önce kabul etmişti

http://www.kontrgerilla.com/mansetgoster.asp?haber_no=3394    yazdır/print




Genelkurmay o belgeyi 2 yıl önce kabul etmişti

Genelkurmay, dün Zaman´ın manşetten verdiği ´367 krizinin perde arkası´ başlıklı haberin belgesini ´bulamadıklarını´ açıkladı. Ancak, Genelkurmay´ın 2009´da İstanbul Başsavcılığı´na gönderdiği bir yazıyla 51 No´lu DVD´de kayıtlı söz konusu belgeyi resmen kabul ettiği ortaya çıktı.

Genelkurmay o belgeyi 2 yıl önce kabul etmişti

Genelkurmay, dün Zaman´ın manşetten verdiği ´367 krizinin perde arkası´ başlıklı haberin belgesini ´bulamadıklarını´ açıkladı. Ancak, Genelkurmay´ın 2009´da İstanbul Başsavcılığı´na gönderdiği bir yazıyla 51 No´lu DVD´de kayıtlı söz konusu belgeyi resmen kabul ettiği ortaya çıktı.

Zaman´ın ´367 krizinin perde arkası´ başlığıyla dün manşetten duyurduğu, 2007´deki cumhurbaşkanlığı seçimlerine askerin müdahalesini belgeleyen haberi büyük yankı uyandırdı. Yazılı bir açıklama yapan Genelkurmay Başkanlığı, habere konu olan ´bilgi notu´na ilişkin herhangi bir belge veya kayda rastlanmadığını duyurdu. Ancak, Org. İlker Başbuğ´un Genelkurmay Başkanlığı döneminde İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı´na gönderilen resmi yazı, Genelkurmay´ın açıklamasıyla çelişiyor. Askeri Savcı Albay Yavuz Şentürk imzalı yazıda, belgenin varlığı kabul ediliyor. Başsavcılık, Ergenekon sanığı emekli Albay Levent Göktaş´ta ele geçen 51 No´lu DVD´deki bazı askeri yazışmaları ve belgeleri 14 Nisan 2009´da Genelkurmay´a sormuş. Bunlar arasında Zaman´ın manşetine konu olan Genelkurmay İstihbarat Şube Müdürü Albay Turgut Ak´ın hazırladığı, Org. İlker BAŞBUĞ´un gayrıresmi iletişim danışmanı olarak görev yapan Doç.Dr. Nuran Yıldız ve faaliyetleri konulu doküman da var. Sivil ve askeri savcılık arasında yapılan ve belgenin varlığını doğrulayan 8 sayfalık yazışma, 3. Ergenekon iddianamesinin delil klasörlerinde de yer alıyor. Söz konusu belgede, dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı İlker Başbuğ´un, CHP, DYP ve Anavatan liderine aracılarla ´Meclis´e girmeyin´ mesajları ilettiği ileri sürülüyor. Yaşananların yakın şahidi eski DYP Milletvekili Ümmet Kandoğan da bu baskıları 4 yıl önce Meclis kürsüsünden anlattığını söyledi.

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, Ergenekon davası sanığı emekli Albay Levent Göktaş´ın ofisinde ele geçirilen 51 No´lu DVD´deki bazı askeri yazışma ve belgeleri 14 Nisan 2009 tarihinde Genelkurmay Başkanlığı´na resmi bir yazıyla sordu. Sorulan belgeler arasında Zaman´ın dünkü manşetine konu olan Genelkurmay Başkanlığı İstihbarat Şube Müdürü Albay Turgut Ak´ın hazırladığı ´Bilgi Notu´ başlıklı ve Org. İlker Başbuğ´un gayrıresmi iletişim ve imaj danışmanı olarak görev yapan Doç.Dr. Nuran Yıldız ve faaliyetleri konulu doküman da yer alıyordu.

Genelkurmay Askeri Savcılığı, 6 Mayıs 2009´da İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı´na gönderdiği cevabi yazının ekinde belgelerin durumunu tek tek sıraladı. ´Doç.Dr. Nuran Yıldız ve faaliyetlerini içermektedir (2007)´ ifadeleri yer alan ´bilgi notu´ başlıklı belge de sekiz sayfalık yazışmanın 6. sayfasında yer aldı. Askeri savcılığın gönderdiği yazıda Şüpheli Levent Göktaş´tan elde edilen 51 numaralı DVD, ilgi (a) yazımız ile Genelkurmay Başkanlığına gönderilmiş, inceleme sonucunda düzenlenen ve ilgi (c) yazı ekinde Askeri Savcılığımıza gönderilen rapor, EK´te gönderilmiştir. Rica Ederim. Yavuz Şentürk, Hakim Albay Gnkur. Askeri Savcısı. yazıyor.

Askeri savcılığın gönderdiği bu yazı ve raporun ekleri Genelkurmay´ın Zaman´ın haberiyle ilgili dün yaptığı ´inceledik ancak bulamadık´ açıklamasını da çürütüyor. Zaman ´kaos planı´ davasına bakan 13. Ağır Ceza Mahkemesi´ne geçtiğimiz hafta gönderilen Haziran 2007 tarihli bilgi notunu dün manşetinden yayınlamıştı. Mahkemeye gönderilen ve sanık avukatlarına da iletilen fezlekeye giren bilgi notuyla Genelkurmay´ın, 2007´deki cumhurbaşkanlığı seçimlerine müdahalesi belgelendi. Bilgi notu, 367 kriziyle başlayıp 27 Nisan e-muhtırasına kadar uzanan süreçte yaşanan karanlık olaylar hakkında perde arkası bilgiler sunması açısından önem taşıyordu. Dönemin Genelkurmay İstihbarat Şube Müdürü Albay Turgut Ak´ın hazırladığı bilgi notunda Org. İlker Başbuğ´un, Anavatan lideri Erkan Mumcu´ya şu mesajı gönderdiği ileri sürülüyordu: Anayasa Mahkemesi´yle konuştuk, AKP´yi kapatacaklar. Erdoğan, Gül ya da Arınç seçilirse TSK müdahale edecek. Size yeni oluşum sözü veriyoruz. Bilgi notunda Genelkurmay´dan aracılar vasıtasıyla CHP, DYP ve Anavatan´a Meclis´e girmemeleri yönünde talimat verildiği anlaşılıyordu. Zaman´a dün konuşan Erkan Mumcu, bilgi notuna girdiği şekliyle bir görüşme yapmadığını belirtmişti.

Mumcu´ya mesaj iddiası gerçek dışı

Genelkurmay´ın 11. cumhurbaşkanlığı seçimlerine müdahalesine dair belgede adı geçen Doç. Dr. Nuran Yıldız, konuyla ilgili bir açıklama yaptı. Belgede yer alan hakkındaki iddiaların doğru olmadığını ileri süren Yıldız, şu ifadeleri kullandı: Söz konusu haberinizin kaynağı bilgiler tamamıyla gerçek dışıdır. Uzmanlık alanı ´siyaset ve iletişim´ olan birinin Sayın Erkan Mumcu´yu ya da başka siyasetçileri tanıması kadar doğal bir durum yoktur. Ancak haberinizde yer alan Sayın İlker Başbuğ´un mesajını Erkan Mumcu´ya ya da başka siyasetçilere ulaştırdığıma dair bilgi tamamıyla gerçek dışıdır. Üstelik Başbuğ´a danışmanlık yapmadığımı, benim danışmanlığını yaptığım ya da yapacağım herhangi bir kurumun bu şekilde iletişim hatalarını yapamayacağını kamuoyuna defalarca açıklamıştım. Kaldı ki hiç kimse tarafıma, ´Anayasa Mahkemesi´yle konuştuk, AKP´yi kapatacaklar. Erdoğan, Gül ya da Arınç seçilirse TSK müdahale edecek. Size yeni oluşum sözü veriyoruz´ gibi mantık dışı bir ifadeyi söyletemez. Böyle bir cümleyi kurmak bile benim siyasi ve akademik bilgi ve deneyimlerime hakaret sayılır. ( Zaman)

Hukukçulardan belgeyi bulamayan Genelkurmay´a tepki

Ergenekon sanığı emekli Albay Levent Göktaş´ın ofisinde ele geçirilen belgelerle Cumhurbaşkanlığı seçiminde 367 krizinin perde arkasının kamuoyuna yansımasının ardından Genelkurmay Başkanlığı´nın ´belgenin bulunamadığı´ yönünde açıklama yapması tepki çekti. Gaziantep Müdafa Demokrasi ve Hukuk Derneği Başkanı Yaşar Semiz, açıklamanın inandırıcılıktan uzak ve toplum nezdindeki tepkiyi dindirmeye yönelik olduğunu savundu. Şanlıurfa Baro Başkanı İrfan Güven ise Genelkurmay´ın kendisiyle çelişen açıklamasının şaşırtmadığını belirtti.2007 yılındaki cumhurbaşkanlığı seçimlerine askerin müdahalesini belgeleyen haberle ilgili belgenin bulunamadığını açıklayan Genelkurmay tepki gördü. 2 yıl önce varlığı kabul edilen belge ile ilgili bugün yapılan açıklama arasındaki tezata değinen hukukçular, durumu vahim olarak nitelendirdi. Konu ile ilgili değerlendirmede bulunan Gaziantep Müdafa Demokrasi ve Hukuk Derneği Başkanı Yaşar Semiz, resmi belgeyle ilgili yalanlamanın toplum nezdindeki tepkiyi dindirmeye yönelik ve inandırıcılıktan uzak olduğunu belirtti. Belgeyi tanzim edenlerin sicilinin kabarık olduğunu dile getiren Semiz, açıklamayı da bu kişilerin kendilerini savunma güdüsü olarak yorumladığını kaydetti. Ayrıca ortaya çıkan belgenin Türkiye üzerindeki karanlık odakların ve uzantılarının demokrasiye karşı ortaya koymuş olduğu tavrı açıkça ortaya koyduğunu anlatan Semiz, Ancak bu girişimlerin toplum nezdinde bir karşılığının olmadığı çok yakın zamandaki referandum süreciyle ortaya konulmuştur. Halk darbeden yana değil, demokrasiden yana olduğunu bundan böyle ne dış güçlere ne de postallılara iradesini ezdirmeyeceğini göstermiştir. Bu beyhude çabaları ibretle izliyor ve bu tür çaba içerisinde olanları da millet vicdanına havale ediyoruz. Bu kişi veya kişiler şunu iyi bilmelidirler ki egemenlik kendisini bu devletin sahibi sanan 3-5 çapulcunun değil, bizatihi milletin kendisinindir. şeklinde konuştu.

´KRAL ÇIPLAK´ DİYE BAĞIRAN ÇOCUĞUN SESİ GİBİ

Şanlıurfa Baro Başkanı İrfan Güven ise yayınlanan belge ve Genelkurmay´ın açıklamalarının şaşırtıcı gelmediğini dile getirerek, Aksi olsaydı şaşırtıcı olurdu. Doğrusu kamuoyunun ağırlıklı bir bölümünün bir belge ihtiyacı duyduğunu da sanmıyorum. Çünkü Türkiye´de siyaset kurumunun sivil olsun askeri olsun vesayet yoluyla nasıl dizayn edildiğini, şapkası olanların nasıl şapkalarını alıp gitmek zorunda bırakıldıklarını direnenlerin de nasıl darağaçlarına yürüdüklerini yakın tarih bize gösteriyor maalesef. 367 krizinin perde arkasını belgeye dayalı bilemedik o zamanlar ama oynanan tiyatral bir oyun gibiydi sanki. Perdeye yansıyanlardan yola çıkarak olağanüstü şeyler olduğunu zinde güçlerin devreye girdiğini sezinlememek için izleyicilerin akıl tutulmasına tutulmuş olması gerekirdi. Aslında bu gelişmeler her seferinde cesurca kral çıplak diye bağıran çocuğun sesi gibi. dedi.

Bu yüzden açıklamanın şaşırtıcı gelmediğinin altını çizen Güven, Kağıt parçası denilen şey kriminal incelemeden ıslak imzalı olarak çıktı. ´İyi çocuklar´ sonradan yargı karşısına çıktı. Kürt sorunundan kaynaklanan 17 bin faili meçhullerin önemli bir bölümü askeri güvenliğin üst seviyede olduğu olağanüstü hal uygulamalarında fark edilemedi! Kürt sorununa güvenlik sorunu, hukuksuz başörtüsü uygulamalarına irtica denildi. Bunlar üzerinden iktidar ve toplum dizayn edildi. İster askeri olsun ister sivil olsun kurumlar kamuoyunda infial yaratan konularda sağlıklı değerlendirme yapıp özeleştiri yaparak evet çürük elmalar var konuyu yargıya havale ettik deme cesaret ve kurumsal erdemini gösterseler o zaman ülke değişmiş demektir. diye konuştu. ( Cihan)

(04 Haziran 2011, 16:21)

HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER:

Askerin 367 krizindeki rolü belgelendi

http://www.kontrgerilla.com/mansetgoster.asp?haber_no=3391    yazdır/print




Askerin 367 krizindeki rolü belgelendi

Genelkurmay´ın, 2007´deki cumhurbaşkanlığı seçimlerine müdahalesi belgelendi. Dönemin Genelkurmay İstihbarat Şube Müdürü Albay Turgut Ak´ın hazırladığı bilgi notuna göre, Org. İlker Başbuğ, Anavatan lideri Erkan Mumcu´ya şu mesajı göndermiş: ´Anayasa Mahkemesi´yle konuştuk, AKP´yi kapatacaklar. Erdoğan, Gül ya da Arınç seçilirse TSK müdahale edecek. Size yeni oluşum sözü veriyoruz.´

Askerin 367 krizindeki rolü belgelendi

Genelkurmay´ın, 2007´deki cumhurbaşkanlığı seçimlerine müdahalesi belgelendi. Dönemin Genelkurmay İstihbarat Şube Müdürü Albay Turgut Ak´ın hazırladığı bilgi notuna göre, Org. İlker Başbuğ, Anavatan lideri Erkan Mumcu´ya şu mesajı göndermiş: ´Anayasa Mahkemesi´yle konuştuk, AKP´yi kapatacaklar. Erdoğan, Gül ya da Arınç seçilirse TSK müdahale edecek. Size yeni oluşum sözü veriyoruz.´

Genelkurmay´ın 2007 yılındaki cumhurbaşkanlığı seçim sürecine müdahale stratejisi 4 yıl sonra ortaya çıktı. Ergenekon sanığı emekli Albay Levent Göktaş´ın ofisinde ele geçirilen 51 No´lu DVD içerisinde yer alan bir belge, 367 kriziyle başlayıp 27 Nisan e-muhtırasına kadar uzanan süreçte yaşanan karanlık olaylara ışık tutuyor. Ergenekon davasına bakan mahkemeye ulaşan belgenin altında dönemin Genelkurmay İstihbarat Şube Müdürü Albay Turgut Ak´ın imzası var. ´Gizli´ ibareli belgede, dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı İlker Başbuğ´un, danışmanı Nuran Yıldız´ı parti liderlerine göndererek seçim sürecini yönettiği öne sürülüyor. CHP, DYP ve Anavatan´a Meclis´e girmemeleri yönünde talimat verildiğini gözler önüne seren belgede, Başbuğ, Anavatan lideri Erkan Mumcu´ya özetle şu mesajı iletmiş: Anayasa Mahkemesi´yle konuştuk, AKP´yi kapatacaklar. Erdoğan, Gül ya da Arınç´tan biri seçilirse TSK müdahale edecek. Yeni oluşum sözü veriyoruz. Zaman´a konuşan Mumcu, Yıldız´ı tanıdığını ancak böyle bir görüşme yapmadığını savundu.

Karadayı´dan Erkan Mumcu´ya telefon

Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi için 367´yi bulamazlarsa bu iş katiyetle bitiyor. (Erkan) Mumcu zaten teklifi yapan p...k kendisi. Cumhurbaşkanlığı seçimine kesinlikle girme dedim, girmedi. O girseydi seçiliyordu Abdullah Gül.

Yaklaşık 2 yıl önce internete düşen yukarıdaki ses kaydının 28 Şubat döneminin Genelkurmay başkanı emekli Orgeneral İsmail Hakkı Karadayı´ya ait olduğu ileri sürüldü. Karadayı, 11. cumhurbaşkanlığı seçimlerine nasıl müdahale ettiğini anlatıyordu. Dönemin Anavatan Partisi´nin lideri Erkan Mumcu´ya 11. cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Meclis´e girmemesi talimatını verdiğini söylüyordu. Mumcu´yla birlikte DYP Genel Başkanı Mehmet Ağar da cumhurbaşkanlığı seçimlerine katılmayacaklarını son dakikada açıkladı. İlk tur oylamasından sonra ise Genelkurmay sitesinde 27 Nisan bildirisi yayınlanmış; hükümet ve sivil toplum kuruluşları söz konusu bildiriye sert tepki göstermişti. Dönemin Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt, daha sonra söz konusu bildiriyi kendisinin hazırladığını açıklamıştı.

Tartışmalı süreçle ilgili yeni belgeler ortaya çıktı. Askerin, seçimlere müdahalesinin sadece emekli orgeneralle sınırlı olmadığı tespit edildi. Karargâh´ın da seçim sürecinde aktif olarak rol oynadığı ileri sürüldü. ´İrtica ile Mücadele Eylem Planı´ davasına bakan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi´ne sunulan emniyet tespit tutanağının eklerinde yer alan belge, Karargâh´ın seçim sürecinde neler yaptığını gözler önüne seriyor. 2009 yılında ikinci Ergenekon davası sanığı emekli Albay Levent Göktaş´ın ofisinde ele geçirilen 51 No´lu DVD içerisinde yer alan bilgi notuna göre CHP´nin yanı sıra Anavatan ve DYP de askerin talimatı üzerine Meclis´teki oylamaya katılmıyor.

Süreci İlker Başbuğ yönetti

Haziran 2007 tarihli ´gizli´ belge, Deniz Kurmay Albay H.Turgut Ak tarafından (İstihbarat Başkanlığı´ndan) hazırlanarak Genelkurmay başkanına sunuluyor. Söz konusu dönemde Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt. ´Konu´ müstakbel Genelkurmay Başkanı ´İlker Başbuğ´un gayri resmi iletişim ve imaj danışmanı olarak görev yapan Doç. Dr. Nuran Yıldız´ın faaliyetleri.´ İki sayfalık belgede, Genelkurmay İstihbarat Başkanı Korgeneral Aslan Güner ve Genelkurmay 2. Başkanı Orgeneral Ergin Saygun adına paraf açılmış.

Belgeye göre, söz konusu süreçte Kara Kuvvetleri komutanı olan İlker Başbuğ´un seçim faaliyetlerini yönettiği ileri sürülüyor. Parti liderleri ve etkili isimlerle aracılar vasıtasıyla görüşmeler yapıyor. AK Partili birinin cumhurbaşkanı olmaması için yapılması gerekenleri anlatıyor. ´Bilgi Notu´nun hazırlanma nedeni söz konusu faaliyetlerin Doç. Dr. Nuran Yıldız tarafından ´arkadaş çevresinde´ anlatılıyor olması. Bu durumdan rahatsız olan askerler, Yıldız´ın dikkatli olması konusunda uyarılması gerektiğini belirtiyor.

İşte söz konusu belgede yer alan ifadelerden bazıları:

Yukarıda ifade edilen hususların yanında Yıldız´ın Org. Başbuğ´la sivil kesimdeki bürokrat, siyaset adamı ve akademisyenler arasında iletişimin sağlanması konusunda yardımcı olunduğuna dair bilgiler bulunmaktadır. Bu kapsamda bilgilere göre, Org. Başbuğ´un Yıldız aracılığı ile Erkan Mumcu´yla cumhurbaşkanlığı seçim süreciyle ilgili olarak;

CHP´nin kendi istedikleri dışında bir AKP´linin (Milli Görüşçü-Fethullahçı) aday gösterilmesi durumunda Meclis´teki oylamaya katılmayacakları.

Erdoğan, Gül ve Arınç üçlüsünün birisinin aday olması halinde CHP, ANAP ve DYP´nin katılmadığı durumda seçilen cumhurbaşkanının sadece AKP´nin cumhurbaşkanı olacağı ve bu yüzden TSK´nın başkomutanı olamayacağından hareketle TSK´nın buna müdahale edeceği.

´Akredite olmayan basın görmesin´

Emniyetin mahkemeye yeni delil olarak gönderdiği belgede, Genelkurmay İstihbarat Başkanı Korgeneral Aslan Güner ve Genelkurmay 2. Başkanı Orgeneral Ergin Saygun adına da paraf açılmış. Belgenin sonuç kısmında, ´Yukarıdaki hususlar akredite olmayan basın kuruluşları tarafından ele geçirilirse TSK´nın güvenilirliği ciddi olarak zedelenir.´ notu düşülmüş.

Görüşmeler yapıldı Anayasa Mahkemesi partiyi kapatacak

Belgeye göre, AK Parti´nin kapatılması için Anayasa Mahkemesi´yle görüşülüyor:

müdahale neticesinde hükümetin düşeceği, bunun Anayasa Mahkemesi ile görüşülerek sağlandığının bizzat Org. Başbuğ tarafından ifade edildiği, Anayasa Mahkemesi´nin AKP´yi kapatacağı, Erdoğan, Gül ve Arınç üçlüsünün siyaset yapmasının yasaklanacağı.

Aydın Doğan´a bağlı medya kuruluşlarının sağlayacağı medya desteği ile Erkan Mumcu önderliğinde birleşen ANAP ve DYP´nin çekim gücü ile bu partiye katılacak TSK´ya yakın ve AKP düşmanı Rifat Hisarcıklıoğlu, Sinan Aygün, Abdüllatif Şener ve Cemil Çiçek gibi isimlerle bir oluşum sözü verildiği´ hususlarını ilettiği bilgileri elde edilmiştir. denildi.

Yukarıda ifade edilen bilgilerin bizzat Dr. Yıldız tarafından iş arkadaşları seviyesinde dile getirildiğine dair bilgiler elde edilmiştir.

sonuç: Yukarıdaki hususların akredite olmayan basın kuruluşları tarafından ele geçirilmesi halinde TSK´nın kamuoyundaki güvenilirliğini ciddi olarak zedeleyebileceği değerlendirilmektedir. Arz ederim.

İddialar üzerine açıklama yapan Erkan Mumcu, Nuran Yıldız´la aralarında böyle bir konuşmanın kesinlikle geçmediğini savundu. ( Zaman)

GENELKURMAY: BAHSEDİLEN BELGELERE RASTLAMADIK!

Genelkurmay Başkanlığı, bugün bir gazetede yer alan Genelkurmay Başkanlığı karargahında hazırlandığı iddia edilen bir bilgi notu ile ilgili, ´Yapılan inceleme sonucunda iddia edilen bilgi notuna ilişkin herhangi bir bilgi, belge veya kayda rastlanmamıştır´ açıklamasında bulundu. Genelkurmay Başkanlığının internet sitesinde yer alan açıklamada, bugün bir gazetede Genelkurmay Başkanlığı Karargahında hazırlandığı iddia edilen bir bilgi notu ile ilgili habere yer verildiği belirtildi. Açıklamada, ´Yapılan inceleme sonucunda iddia edilen bilgi notuna ilişkin herhangi bir bilgi, belge veya kayda rastlanmamıştır´ denildi. ( Vatan)

27 NİSAN UTANÇ BİLDİRİSİ HALA SİTEDE

Zaman gazetesinde dile getirilen iddia gözardı edilse bile bütün belirtiler askerlerin cumhurbaşkanlığı seçim sürecine fiilen müdahale ettiğini gösterirken, Genelkurmayın belge bulunamadığı açıklaması inandırıcı görülmüyor. Genelkurmay Başkanlığı, 2007´de cumhurbaşkanlığı seçim sürecinde internet sitesinde yayımladığı açıklama ile sivil siyasete müdahale etme girişiminde bulunmuştu. Genelkurmay sitesinde yayımlanan bu açıklama ´27 Nisan e-muhtırası´ olarak tarihe geçmişti. Türk demokrasi tarihinin utanç bildirisi olarak görülen bu açıklama, üzerinden 4 yıl geçmesine rağmen hala TSK´nın internet sitesinde duruyor. Dönemin Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt, 27 Nisan bildirisini kendisinin kaleme aldığını itiraf etmişti. Genelkurmay´ın muhtırası, Cumhurbaşkanlığı makamının AK Partili bir isme geçmesini istemeyen kontrgerillacıların düzenlediği bir dizi kışkırtmanın 20´nci sırasında yer alıyordu. (Abdullah Harun / kontrgerilla.com)

(03 Haziran 2011, 10:51)

HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER:

27 Nisan bildirisi hala sitede

Cumhurbaşkanlığı sürecinde kışkırtmalar

http://www.kontrgerilla.com/mansetgoster.asp?haber_no=3388    yazdır/print




27 Nisan bildirisi hala sitede

Genelkurmay Başkanlığı, 2007´de cumhurbaşkanlığı seçim sürecinde internet sitesinde yayımladığı açıklama ile sivil siyasete müdahale etme girişiminde bulunmuştu. Genelkurmay sitesinde yayımlanan bu açıklama ´27 Nisan e-muhtırası´ olarak tarihe geçmişti. Türk demokrasi tarihinin utanç bildirisi olarak görülen bu açıklama, üzerinden 4 yıl geçmesine rağmen hala TSK´nın internet sitesinde duruyor. Dönemin Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt, 27 Nisan bildirisini kendisinin kaleme aldığını itiraf etmişti. Genelkurmay´ın muhtırası, Cumhurbaşkanlığı makamının AK Partili bir isme geçmesini istemeyen kontrgerillacıların düzenlediği bir dizi kışkırtmanın 20´nci sırasında yer aldı.

27 Nisan utanç bildirisi hala sitede

Genelkurmay Başkanlığı, 2007´de cumhurbaşkanlığı seçim sürecinde internet sitesinde yayımladığı açıklama ile sivil siyasete müdahale etme girişiminde bulunmuştu. Genelkurmay sitesinde yayımlanan bu açıklama ´27 Nisan e-muhtırası´ olarak tarihe geçmişti. Türk demokrasi tarihinin utanç bildirisi olarak görülen bu açıklama, üzerinden 4 yıl geçmesine rağmen hala TSK´nın internet sitesinde duruyor. Dönemin Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt, 27 Nisan bildirisini kendisinin kaleme aldığını itiraf etmişti. Genelkurmay´ın muhtırası, Cumhurbaşkanlığı makamının AK Partili bir isme geçmesini istemeyen kontrgerillacıların düzenlediği bir dizi kışkırtmanın 20´nci sırasında yer aldı.

Türkiye demokrasisi sık sık askeri darbeler ve muhtıralarla zarar gördü. 1960, 1980 askeri darbeleri, 12 Mart 1971 muhtırası ve 28 Şubat post modern darbesi Türk demokrasisini rayından çıkaran gelişmeler oldu. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin yapıldığı günlerde, 27 Nisan 2007 tarihinde, askerler TSK´nın sitesinde yayımladıkları bir bildiri ile sivil siyasete müdahale etmeye çalıştı. Ancak Başbakan Recep Tayyip Erdoğan´ın kararlı tutumu ve AK Parti hükümetinin bu bildiriye çok sert cevap vermesiyle bildiri amacına ulaşamadı. Bildiri hala TSK´nın web sitesinde durmakta: http://www.tsk.tr/10_ARSIV/10_1_Basin_Yayin_Faaliyetleri/10_1_Basin_Aciklamalari/2007/BA_08.html

Utanç bildirisi kontrgerilla kışkırtmalarının 20. sırasında yer aldı

Genelkurmay´ın muhtırası, Cumhurbaşkanlığı makamının AK Partili bir isme geçmesini istemeyen kontrgerillacıların düzenlediği bir dizi kışkırtmanın 20´nci sırasında yer aldı. Süleyman Demirel´in 01 Mayıs 2006 tarihinde, ´Okumak için Arabistan´a gidin´ diyerek başörtülülere hakaret etmesiyle başlatılan kontrgerilla harekatında, ikinci sırada 5 Mayıs 2006´da Cumhuriyet gazetesinin bahçesine peşpeşe günler içinde üç kez bombalı saldırı düzenlenmesi, üçüncü sırada ise 17 Mayıs 2006´da Danıştay´a düzenlenen ve cinayetle sonuçlanan saldırı ve ardından cenaze töreninde kalabalıkların hükümet üyelerine saldırtılması yer almıştı. 29 adet kışkırtmanın gerçekleştiği kontrgerilla harekatı başarısızlıkla sonuçlandı. Seçimlerde AK Parti oy patlaması yaparken, cumhurbaşkanlığı makamına da Abdullah Gül seçildi. (Abdullah Harun / kontrgerilla.com)

Gece 23:20´de bir e-muhtıra

Genelkurmay Başkanlığı´nın 27 Nisan 2007´de yaptığı basın açıklaması gece saat 23.20´de yayımlandı. Açıklamada ´laiklik´ vurgusu ağırlık kazansa da bildiri, kamuoyunda ´Abdullah Gül´ün cumhurbaşkanı olmasını Genelkurmay´ın istemediği ve buna müdahale ettiği´ şeklinde algılandı. Açıklama bütün demokrat siyasetçi ve gazeteciler tarafından ´muhtıra´ olarak nitelendirildi ve internetten yapıldığı için ´e-muhtıra´ olarak adlandırıldı. Muhtırada isim verilmeden Gül´ün adaylığına karşı çıkılmış ve Gül´ün cumhuriyetin değerlerine bağlı olmadığı öne sürülerek, Bu tür davranış ve uygulamaların, Sn. Genelkurmay Başkanı´nın 12 Nisan 2007 tarihinde yaptığı basın toplantısında ifade ettiği ´Cumhuriyet rejimine sözde değil özde bağlı olmak ve bunu davranışlarına yansıtmak´ ilkesi ile tamamen çeliştiği ve Anayasa´nın temel nitelikleri ile hükümlerini ihlal ettiği açık bir gerçektir ifadeleri kullanılmıştı. Bildiride geniş bir düşman profili de çizilmiş, Ulu Önder Atatürk´ün, ´Ne mutlu Türküm diyene!´ anlayışına karşı çıkan herkes Türkiye Cumhuriyeti´nin düşmanıdır ve öyle kalacaktır denilmişti.

4 yıldır yerinde duruyor

Türk demokrasi tarihi için ´utanç´ anlamını taşıyan bu bildiri, aradan 4 yıl geçmesine rağmen hala TSK´nın internet sitesinde duruyor. Yayımlanan e-muhtıra sonrasında cumhurbaşkanlığı seçimleri yarıda kalmış ve AK Parti seçime gitme kararı almıştı. Genelkurmay´ın açıklamasına rağmen AK Parti yeniden cumhurbaşkanı adayı olarak Abdullah Gül´ü göstereceğini belirtmiş ve seçimlerde AK Parti yüzde 47 oy almıştı. Seçim sonuçları, halkın askeri müdahalelere ne denli karşı olduğunu belirtmesi bakımından önemliydi. Fakat buna rağmen TSK o bildiriyi siteden kaldırmadı.

Muhtıraya aynen iade

27 Nisan 2007´de Genelkurmay´ın yayımladığı bildiriye karşı hükümet dik durarak, muhtırayı bir anlamda ´aynen iade etti.´ İşte, hükümet adına Cemil Çiçek tarafından yapılan o tarihi açıklamadan satır başları: Dün Genelkurmay Başkanlığı tarafından çeşitli konulardaki görüşlerini ifade eden bir açıklama basın yayın organlarına gece yarısı verilmiş ve Genelkurmay Başkanlığı´nın internet sitesinde yayımlanmıştır. Bu açıklama hükümete karşı bir tutum olarak algılanmıştır. Kuşkusuz, demokratik bir düzende bunun düşünülmesi dahi yadırgatıcıdır. Öncelikle söylemek isteriz ki, Başbakan´a bağlı bir kurum olan Genelkurmay Başkanlığı´nın herhangi bir konuda hükümete karşı bir ifade kullanması demokratik bir hukuk devletinde düşünülemez. Genelkurmay Başkanlığı, hükümetin emrinde, görevleri anayasa ve ilgili yasalarla tayin edilmiş bir kurumdur. Anayasamıza göre, Genelkurmay Başkanı görev ve yetkilerinden dolayı Başbakan´a karşı sorumludur. Bildirinin bu hassas dönemde, anayasa mahkemesi eksenli tartışmalar yapılırken ortaya çıkması, yüce yargıyı etkilemeye yönelik bir girişim olarak algılanacaktır. Herkes şunu açıkça bilmelidir ki, hükümetimiz, devletimizin Anayasa´nın 1, 2 ve 3. maddelerindeki temel ve vazgeçilmez ortak değerleri, ülkemizin birlik ve bütünlüğü, milletimizin saygınlığı, Türkiye´nin laik, demokratik ve sosyal bir hukuk devleti olma niteliği konusunda herkesten daha fazla taraftır ve hassastır. Cumhuriyetimizin temel niteliklerine, anayasa ve yasalara aykırı, gerçek ve tüzel kişiler tarafından zaman zaman ortaya konan hiçbir tutum ve davranışı tasvip etmek mümkün değildir. Genelkurmay Başkanlığı´nın hükümetle ilişkileri bakımından son derece yanlış ifadelerin yer alması üzücü olmuştur. ... Güven ve istikrarı zedeleyenler, ülkemizin ve milletimizin ali menfaatleri bakımından doğuracağı olumsuz sonuçların sorumluluğunu da yükleneceklerini bilmelidirler.

GÜL´Ü SEÇTİRMEYEN ERGENEKON´DU

Abdullah Gül´ün cumhurbaşkanı seçilmesi sürecinde Meclis´e tehditler altında girmeyi göze alan eski DYP milletvekili Ümmet Kandoğan, yaşananların tipik bir Ergenekon tertibi olduğunu söyledi. Abdullah Gül´ün cumhurbaşkanlığı seçiminin engellenmesiyle sonuçlanan 27 Nisan e-muhtırasının üzerinden 4 yıl geçti. Ancak bu sürecin yankıları devam ediyor. Cumhurbaşkanlığı seçiminde tüm baskılara rağmen, TBMM Genel Kurulu´na giren DYP eski Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan, 27 Nisan´daki e-muhtıra ile sonuçlanan sürecin, tipik bir Ergenekon operasyonu olduğunu söyledi. Kandoğan, Süleyman Demirel, CHP, Genelkurmay komuta katı, yüksek yargı ve medyanın, el birliği ile bu sürece müdahale ettiklerini ifade etti. Kandoğan, DYP Genel Başkanı Mehmet Ağar´ın oylamaya girmek istediğini; ancak Demirel´den gelen tehdit telefonu üzerine bundan vazgeçtiğini kaydetti. Kandoğan, Demirel saat 10.15´te aradı. Ağar´ın rengi benzi sarardı, elleri titremeye başladı. Bunun üzerine elleri ayakları titredi, sigara üstüne sigara yaktı dedi.

Yaşananlar Ergenekon tertibi

Eski genelkurmay başkanlarından emekli Orgeneral İsmail Hakkı Karadayı´nın geçtiğimiz günlerde internete düşen ses kaydını anımsatan Kandoğan, Karadayı tarafından tehdit edilen dönemin ANAP lideri Erkan Mumcu´nun Meclis´teki oylamaya girmekten son anda vazgeçtiğini hatırlattı. Şu günlerde Ergenekon davasında yargılananların 2007´de cumhurbaşkanlığı seçimlerinin engellenmesi için aktif bir çaba içerisinde olduğunu belirten Kandoğan, ANAP ile DYP´nin birleşmesi de derin güçlerin planıydı. Ergenekon´un ne olduğunu görmek isteyenlerin bu sürece bakması yetiyor değerlendirmesinde bulundu. O dönem ölüm tehditleri aldığını söyleyen Kandoğan, Bu süreçler artık geride kalmıştır şeklinde konuştu.

Bu süreçlere bulaşmış herkesten hesap sorulsun

HAS Parti Genel Başkanı Numan Kurtulmuş, 27 Nisan´a, 28 Şubat süreçlerine, 12 Eylül süreçlerine bulaşmış olan herkesten millet adına, halk adına hesap sorulmasını zorunlu görüyoruz dedi. Kurtulmuş, partisinin İstanbul İl Başkanlığı´nda yaptığı açıklamada, 27 Nisan bildirisiyle ilgili olarak, Bu muhtıra, aslında Osmanlı´nın çözülme süreçlerinde yaşanan Bab-ı Ali baskınlarından itibaren gelen antidemokratik sürecin bir parçasıdır. 27 Nisan´ın 4. yıl dönümünde 27 Nisan´a, 28 Şubat süreçlerine, 12 Eylül süreçlerine bulaşmış olan herkesten millet adına, halk adına hesap sorulmasını zorunlu görüyoruz şeklinde konuştu.

O TARİHTE KİM NE DEDİ?

CHP Genel Başkanı Deniz Baykal: Bu tablonun değişeceğini meydanlar gösterdi. Müdahaleye uğrayan yönetimlere halk sahip çıkmadı. Halkımız devlet organlarıyla çatışanlara sahip çıkmaz. Bu ortamda mağduriyet yok dayatma var. Anayasa Mahkemesi 367 kararını onaylamazsa ülke çatışmaya gider.

CHP Parti Sözcüsü Mustafa Özyürek: Tabii bu bir muhtıradır. Hükümetin bunun gereğini yerine getirmesi gerekir.

CHP Genel Başkan Yardımcısı Onur Öymen: Genelkurmay´ın tesbitleri bizim tesbitlerimizden farklı değildir. Altına imzamızı atarız. ´Ne mutlu Türküm diyene´ sözünü kimse küçümseyemez ve bunu küçümseyenleri devletin düşmanı sayarız. Türkiye´yi Atatürk düşmanlarına teslim etmeyeceğiz.

CHP Genel Sekreteri Önder Sav :(Muhtıranın ardından Anayasa Mahkemesi´nin verdiği 367 kararından sonra) Gözümüz aydın, Türkiye´nin gözü aydın.

Nur Serter: Genelkurmay Başkanı´na ´memur´ diyen bir zihniyete karşı Türk Silahlı Kuvvetleri´nin önünde, şanlı ordumuzun önünde saygıyla eğiliyoruz. Türk ordusu çok yaşa. Türk ordusu, 27 Nisan´da bizim sesimizi duymuş, bizim sesimize sahip çıkmış, demokrasiye sahip çıkmıştır. 27 Nisan´da Türkiye Cumhuriyeti´nin gerçek iradesine sahip çıkmıştır.

TÜSİAD Başkanı Arzuhan Doğan Yalçındağ: AKP toplumda gitgide artan ve TÜSİAD´ın da paylaştığı laik rejimi koruma kaygısını yeterince dikkate almıyor. Genelkurmay Başkanlığı´nın açıklamasıyla yaratılan fiili durum demokratik teamüllere uygun değil. Laikliği ve demokrasiyi korumak için bir an önce genel seçimlere gidilmeli.

Tufan Türenç (Hürriyet): Tabii ki bu bir muhtıradır. Bu muhtıranın özü AKP´nin çıkardığı cumhurbaşkanı adayına Türk Silahlı Kuvvetleri´nin karşı olduğunu açıklıyor.

Ahmet Hakan (Hürriyet): ´Muhtıraya karşıyız´ diyeceğiz ve ötesini söyleyemeyecek miyiz? Ben ötesini de söylerim arkadaş.

Ertuğrul Özkök (Hürriyet): Demokrasi kaygısıyla, sadece askeri eleştirmek, ne adil, ne yararlı, ne de sonuç verici bir girişim olacaktır. Çünkü o bildiride savunulan görüşler, toplumun önemli bir bölümü tarafından paylaşılmaktadır.

Yılmaz Özdil (Sabah): Hala deniyor ki, bundan sonraki adım ne olur? Bundan sonraki adım, tank olur. Gücüm var diye dayatırsan, gücü olan sana dayatır.

Hıncal Uluç (Sabah):Ordu sonuna kadar bekledi. Gerekli uyarıları en demokratik şekilde yaparak, Sözde değil, özde diyerek bekledi.

Ural Akbulut (Dönemin ODTÜ Rektörü): Bu ikinci 28 Şubat´tır TSK her şeye rağmen soğukkanlı davranmıştır.

Fikret Bila (Milliyet): TSK, türbanın ve temsil ettiği zihniyetin Çankaya´ya çıkmasına karşı ilkesel bir duruş sergilemiştir.

Emekli Orgeneral Tuncer Kılınç: Kamuoyuna bilgi veriliyor ve bunların gereği yapılmazsa istenmeyen şeylerin olabileceği mesajı verilmek isteniyor.

Oktay Ekşi (Hürriyet): Bu adı konmamış bir muhtıradır. Genelkurmay Başkanı´nın sözleri gayet açık, eğer demokrasinin kavram ve kuramlarını kullanarak bu cumhuriyetin laik karakterini tahrip etmek onu yıkmak istiyorsanız biz buna müsaade etmeyiz diyor. ( Yenişafak)

İŞTE GENELKURMAY´IN 27 NİSAN 2007 TARİHLİ UTANÇ BİLDİRİSİ

BASIN AÇIKLAMASI, TARIH : 27 Nisan 2007, NO : BA - 08 / 07

Türkiye Cumhuriyeti devletinin, başta laiklik olmak üzere, temel değerlerini aşındırmak için bitmez tükenmez bir çaba içinde olan bir kısım çevrelerin, bu gayretlerini son dönemde artırdıkları müşahede edilmektedir. Uygun ortamlarda ilgili makamların, sürekli dikkatine sunulmakta olan bu faaliyetler; temel değerlerin sorgulanarak yeniden tanımlanması isteklerinden, devletimizin bağımsızlığı ile ulusumuzun birlik ve beraberliğinin simgesi olan milli bayramlarımıza alternatif kutlamalar tertip etmeye kadar değişen geniş bir yelpazeyi kapsamaktadır.

Bu faaliyetlere girişenler, halkımızın kutsal dini duygularını istismar etmekten çekinmemekte, devlete açık bir meydan okumaya dönüşen bu çabaları din kisvesi arkasına saklayarak, asıl amaçlarını gizlemeye çalışmaktadırlar. Özellikle kadınların ve küçük çocukların bu tür faaliyetlerde ön plana çıkarılması, ülkemizin birlik ve bütünlüğüne karşı yürütülen yıkıcı ve bölücü eylemlerle şaşırtıcı bir benzerlik taşımaktadır.

Bu bağlamda;

Ankara´da 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı kutlamaları ile aynı günde Kur´an okuma yarışması tertiplenmiş, ancak duyarlı medya ve kamuoyu baskıları sonucu bu faaliyet iptal edilmiştir.

22 Nisan 2007 tarihinde Şanlıurfa´da; Mardin, Gaziantep ve Diyarbakır illerinden gelen bazı grupların da katılımı ile, o saatte yataklarında olması gereken ve yaşları ile uygun olmayan çağ dışı kıyafetler giydirilmiş küçük kız çocuklarından oluşan bir koroya ilahiler okutulmuş, bu sırada Atatürk resimleri ve Türk bayraklarının indirilmesine teşebbüs edilerek geceyi tertipleyenlerin gerçek amaç ve niyetleri açıkça ortaya konulmuştur.

Ayrıca, Ankara´nın Altındağ ilçesinde “Kutlu Doğum Şöleni” için ilçede bulunan tüm okul müdürlerine katılım emri verildiği, Denizli´de İl Müftülüğü ile bir siyasi partinin ortaklaşa düzenlediği etkinlikte ilköğretim okulu öğrencilerinin başları kapalı olarak ilahiler söylediği, Denizli´nin Tavas ilçesine bağlı Nikfer beldesinde dört cami bulunmasına rağmen, Atatürk İlköğretim Okulunda kadınlara yönelik vaaz ve dini söyleşi yapıldığı yolunda haberler de kaygıyla izlenmiştir.

Okullarda kutlanacak etkinlikler, Milli Eğitim Bakanlığı´nın ilgili yönergelerinde belirtilmiştir. Ancak, bu tür kutlamaların yönerge dışı talimatlarla yerine getirildiği tespit edilmiş ve Genelkurmay Başkanlığınca yetkili kurumlar bilgilendirilmesine rağmen herhangi bir önleyici tedbir alınmadığı gözlenmiştir.

Anılan faaliyetlerin önemli bir kısmının bu tür olaylara müdahale etmesi ve engel olması gereken mülki makamların müsaadesi ile ve bilgisi dahilinde yapılmış olması meseleyi daha da vahim hale getirmektedir. Bu örnekleri çoğaltmak mümkündür.

Cumhuriyet karşıtı olan ve devletimizin temel niteliklerini aşındırmaktan başka amaç taşımayan bu irticai anlayış, son günlerdeki bazı gelişmeler ve söylemlerden de cesaret almakta ve faaliyetlerinin kapsamını genişletmektedir.

Bölgemizdeki gelişmeler, din ile oynamanın ve inancın siyasi bir söyleme ve amaca alet edilmesinin yol açabileceği felaketlerin ibret alınması gereken örnekleri ile doludur. Kutsal bir inancın üzerine yüklenmeye çalışılan siyasi bir söylem veya ideolojinin inancı ortadan kaldırarak, başka bir şeye dönüştüğü, ülkemizde ve ülke dışında görülebilmektedir. Malatya´da ortaya çıkan olayın bunun çarpıcı bir örneği olduğu ifade edilebilir. Türkiye Cumhuriyeti devletinin çağdaş bir demokrasi olarak, huzur ve istikrar içinde yaşamasının tek şartının, devletin Anayasamızda belirlenmiş olan temel niteliklerine sahip çıkmaktan geçtiği şüphesizdir.

Bu tür davranış ve uygulamaların, Sn. Genelkurmay Başkanı´nın 12 Nisan 2007 tarihinde yaptığı basın toplantısında ifade ettiği “Cumhuriyet rejimine sözde değil özde bağlı olmak ve bunu davranışlarına yansıtmak” ilkesi ile tamamen çeliştiği ve Anayasanın temel nitelikleri ile hükümlerini ihlal ettiği açık bir gerçektir.

Son günlerde, Cumhurbaşkanlığı seçimi sürecinde öne çıkan sorun, laikliğin tartışılması konusuna odaklanmış durumdadır. Bu durum, Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından endişe ile izlenmektedir. Unutulmamalıdır ki, Türk Silahlı Kuvvetleri bu tartışmalarda taraftır ve laikliğin kesin savunucusudur. Ayrıca, Türk Silahlı Kuvvetleri yapılmakta olan tartışmaların ve olumsuz yöndeki yorumların kesin olarak karşısındadır, gerektiğinde tavrını ve davranışlarını açık ve net bir şekilde ortaya koyacaktır. Bundan kimsenin şüphesinin olmaması gerekir.

Özetle, Cumhuriyetimizin kurucusu Ulu Önder Atatürk´ün, “Ne mutlu Türküm diyene!” anlayışına karşı çıkan herkes Türkiye Cumhuriyeti´nin düşmanıdır ve öyle kalacaktır.

Türk Silahlı Kuvvetleri, bu niteliklerin korunması için kendisine kanunlarla verilmiş olan açık görevleri eksiksiz yerine getirme konusundaki sarsılmaz kararlılığını muhafaza etmektedir ve bu kararlılığa olan bağlılığı ile inancı kesindir.

Kamuoyuna saygı ile duyurulur. ( tsk.tr)

27 NİSAN BİLDİRİSİ GENELKURMAY SİTESİNDEN KALDIRILDI

29 Ağustos 2011 - Genelkurmay Başkanlığının ´www.tsk.tr´ adresli internet sitesi güncellendi.Güncelleme, Genelkurmayın internet sitesinde ´Genelkurmay internet sitesi güncellenerek kamuoyunun hizmetine sunulmuştur´ şeklinde duyuruldu. Güncelleme sonrasında basın duyurusu ve açıklamaları, internet sitesinde sadece son 7 gün içinde yayımlananları kapsar hale getirildi. Daha önceki basın duyuruları ve açıklamalar, internet sitesinden kaldırıldı. Böylece tartışmalara konu olan 27 Nisan´daki açıklama da siteden kaldırıldı.

MUHTIRAYI SİTEDEN CUMHURBAŞKANI GÜL KALDIRTMIŞ

11.05.2012 10:00 Bir sabah uyandık ve TSK´nın internet sitesinden 27 Nisan e-muhtırasının kaldırılmış olduğunu gördük. Hatırlayacaksınız, ben o sevinçle, bu ayıbı oradan kaldıran Genelkurmay Başkanı Necdet Özel´e mektup niteliği taşıyan “Büyük barış öneriyorum” yazısını kaleme almıştım. Bu büyük bir adımdı. Büyük bir şaşkınlıktı, “çağırın sizi ziyarete gelelim, el sıkışalım ve bitsin bu gerginlikler, siz ki bu ´ayıbı ortadan kaldırabilme´ cesaretini gösterdiniz, yeni Türkiye´ye katkılarınız daha büyük ölçüde olabilir” minvalinde bir yazıydı hatırladığım. Gelelim 27 Nisan e-muhtırasının TSK´nın internet sitesinden nasıl kaldırıldığına. Öyle kimse kalkıp da “bunu buradan kaldıralım ayıp oluyor?” filan dememiş. Öğrendiğime göre Sayın Abdullah Gül, Genelkurmay Başkanı Necdet Özel´i davet ediyor ve “o muhtıra niye hala orada? Onu oradan kaldırın bu ayıbı temizleyin?” diyor. Bu görüşme üzerine bir “formül” bulunuluyor ve 27 Nisan e-muhtırası ayıbı TSK sitesinden kaldırılıyor. Yani, TSK´nın internet sitesindeki muhtıra metni de öyle kendiliğinden kalkmamış. Cumhurbaşkanın talimatıyla gerçekleşmiş. ( Elif Çakır / Star)

(27 Nisan 2011), son güncel.: (11 Mayıs 2012)

HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER:

Cumhurbaşkanlığı sürecinde kışkırtmalar

http://www.kontrgerilla.com/mansetgoster.asp?haber_no=3229    yazdır/print




ŞOK! TSK'daki Fetö'den darbe

15.07.2016 22:46 Türkiye, 15 Temmuz saat 22:00'den beri şok dakikalar yaşıyor.. İlk önce Jandarmadan bazı birliklerin İstanbul'un iki yakasını birbirine bağlayan köprüleri tanklarla ulaşıma kapattığı haberleri geldi. İlerleyen dakikala..
Tamamı 15.7.2016

İşte çılgınlıklarının nedeni

17.07.2016 14:13 TSK'daki Fetö'cülerin darbe girişimi "çılgınca" ve "gözü dönmüş" olarak değerlendiriliyor. Bir çok detay bu değerlendirmeye yol açıyor. Örneğin Meclis'in bombalanması.. Örneğin TRT'yi ele geçirirken canlı yayında darbe..
Tamamı 17.07.2016

İşte Paralel'in 81 il imamı

20.01.2015 21:02 Fetullah Gülen cemaatinin Marmara bölge imamı ile birlikte 8 il imamı olduğu iddia edildi. Bu isimlerin fotoğraflı özgeçmişleri yayınlandı. Bu imamların bir devlet memuru gibi terfi alarak kademe kademe yükseldiği iddia ediliyor..
Tamamı 20.01.2015

Paralel'e de Ergenekon'a da hayır

11.03.2014 14:52 Türkiye'de dün yargıda şiddetli bir deprem yaşandı. Daha önce benzeri yaşanmayan bu depremin merkez üssü, Ergenekon davasına bakan özel yetkili İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi oldu. Ergenekon davasına bakan İstanbul ..
Tamamı 11.3.2014

Büyükanıt: Huzurum kalmadı!

19.12.2015 23:00 Abdullah HARUN / kontrgerilla.com - 27 Nisan e-muhtırası soruşturmasında 'şüpheli' olarak sorgulanan dönemin Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt'ın ifadesi ortaya çıktı. Kontrgerilla.com'un ulaştığı iki sayfalık ifaded..
Tamamı 19.12.2015

Fehmi Koru sitemize taş attı

12.10.2015 19:46 Maişet derdi nedeniyle yaklaşık 1 yıldır günlük yerine haftalık haber girişine geçmek zorunda kaldık. Dikkat edenler bunu farketmiştir. Saatlerdir süren bu haftalık haber girişini de az önce tamamlamış ve internet..
Tamamı 12.10.2015

Şok!!! Savcı Öz yurtdışına kaçtı

18.08.2015 20:19 HSYK tarafından haklarında terör örgütü üyeliği suçlamasıyla soruşturma başlatılan, ardından mahkemece yakalama kararı çıkarılan savcılar Zekeriya Öz ve Celal Kara'nın yurtdışına kaçtıkları ortaya çıktı. Mahkeme eski s..
Tamamı 18.08.2015

Balyoz Planı gerçek: 7 beraate itiraz

09.10.2016 13:55 Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, Orgeneral Çetin Doğan'ın da aralarında bulunduğu 7 sanığın beraat kararının bozulması yönünde görüş bildirdi. 6 Ekim'de yaşanan gelişmeye göre, Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı adına B..
Tamamı 9.10.2016

Belgesel: Gezi'nin ardındakiler

24.06.2013 11:20 Taksim Gezi olaylarına katılanlar.. Haber, açıklama ve attıkları twitlerle destek verenler.. 'Çapulcu' olduklarını açıkça belirtenler.. 'Mesele Gezi değil sen hala anlamadın mı?' diyerek hükümeti bir ayaklanma ile devirmeye destek verenler..
Tamamı 24.06.2013

7 sanıklı Balyoz davası kapandı mı?

16.12.2018 11:00 İstanbul'da, Fetö yargısının etkin olduğu dönemde açılan ve 237 sanığın müebbet hapse mahkum edildiği, Fetö ile mücadelenin başlamasının ardından davanın kumpas olduğuna dair somut delillerin ortaya çıkması üzerine..
Tamamı 16.12.2018

Humeyni planı suya düştü

08.11.2014 13:58 Yıllardır ABD'de yaşayan Türk vatandaşı Fetullah Gülen'in Türkiye'ye dönmekten kesinlikle vazgeçtiği ileri sürülüyor. Gülen cemaatinin liderliğini yapan Fetullah Gülen, kendisine DGM tarafından dava açılmadan hemen önc..
Tamamı 8.11.2014

Gülen: 28 Şubat MGK'sı sevaptı

01.11.2014 17:35 Erdoğan'ın ilk kez 'Cumhurbaşkanı' sıfatıyla başkanlık ettiği Ekim ayı MGK toplantısı 10 saati aşarak en uzun MGK rekorunu kırdı. 28 Şubat süreci kararlarının alındığı MGK toplantısı ise 8 saat sürmüştü. MGK'da paralel..
Tamamı 1.11.2014

Ayrıntılarıyla 7 Şubat krizi

08.02.2014 15:18 Tarih: 7 Şubat 2012.. Ankara, Cumhuriyet tarihinde benzeri görülmemiş bir olayla sarsıldı. MİT Müsteşarı Hakan Fidan dahil 5 MİT yöneticisi hakkında savcılık tarafından yakalama kararı çıkartıldı.. Sabah gazetesinden A..
Tamamı 8.2.2014

Beddua etti, suç duyurusu yağdı

27.01.2014 13:03 Fetullah Gülen'in avukatı: Psikolojik harekâtta yeni aşamaya geçildi.. Fetullah Gülen Hocaefendi'nin avukatı Nurullah Albayrak, müvekkili hakkında ortaya atılan iftiraların suç duyurusu şeklinde yargıya taşınması suret..
Tamamı 27.1.2014

Paralel Yapı = P2 Locası

14.01.2014 15:48 Gülen cemaatinin lideri Fethullah Gülen'in paralel yapıyı uzaktan yönetmek için yaptığı telefon görüşmeleri bugün internette yayınlandı. (1) Görüşmelerde Gülen'in, bir dini cemaat liderinin ötesine geçerek siyaset..
Tamamı 14.1.2014

Özkök ve Yalman'dan şok inkar

03.11.2014 19:23 Balyoz davasında Anayasa Mahkemesi'nin verdiği 'hak ihlali' kararı üzerine yeniden yargılama başladı. Duruşma, Anadolu 4. Ağır Ceza Mahkemesi'nce Anadolu Adalet Sarayı'ndaki 450 kişilik Şehit Hakan Kılıç Konferans Salo..
Tamamı 3.11.2014

Yabancı vakıflara suç duyurusu

02.12.2013 16:57 Sivil Toplum Kuruluşu Adalet Platformu, Türkiye'de faaliyet gösteren yabancı vakıflar hakkında, yasak olmasına karşın Türkiye'deki siyasi olaylara müdahale ettikleri gerekçesiyle suç duyurusunda bulundu. Suç duyurusund..
Tamamı 2.12.2013

Düşünen adam da olacak mı?

19.06.2013 17:17 Taksim Gezi olayları 19 günlük bir süreç sonra polisin Gezi parkını boşaltmasıyla sona erdi. Ancak artçı gelişmeler sürüyor. İki gündür 'duran adam' eylemi gündemde. Hükümeti protesto eden ve Gezi eylemcilerine destek ..
Tamamı 19.6.2013

Fetö'nün Şok Mangasına dava

21.11.2022 14:22 Ankara'da, Cumhuriyet Başsavcılığı, FETÖ'cü olmayan askeri öğrencilerin "şok mangası" yöntemiyle fiziki ve psikolojik şiddet uygulayarak okulu bırakmalarına neden oldukları ileri sürülen 8 eski asker hakkında "işkence ..
Tamamı 21.11.2022

Kara Kuvvetleri: 80 Müebbet Onandı

29.11.2022 10:33 Ankara'da, FETÖ'nün darbe girişimi sırasında Kara Kuvvetleri Komutanlığı (KKK) karargahında yaşanan olaylara ilişkin aralarında 4 eski generalin de bulunduğu 132 sanıklı dava dosyasının istinaf incelemesi tamamlandı..
Tamamı 29.11.2022

Kars: 12 Müebbetin Gerekçesi

30.11.2022 13:13 Kars'ta, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişimine katıldıkları ve örgütün kentteki sözde 'ana komuta kademesi'nde yer aldıkları iddia edilen, aralarında örgütün sözde 'sıkıyönetim komutanı' ve dönemin 14. Me..
Tamamı 30.11.2022

Yakalanan İlk Darbeciye Müebbet

29.11.2022 11:03 Bursa'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz hain darbe girişimi sırasında Bursa'da sözde 'sıkıyönetim komutanı' olmayı beklerken 'yakalanan ilk darbeci' olan dönemin İl Jandarma Komutanı Yurdakul Akkuş'un da..
Tamamı 29.11.2022

Darbeci Yaver'in Müebbeti Onandı

29.11.2022 10:43 Ankara'da, FETÖ'nün 15 Temmuz darbe girişimi akşamı Cumhurbaşkanı Recep Tayip Erdoğan'ın kaldığı oteli darbecilere bildirdiği belirlenen eski başyaver Ali Yazıcı'ya verilen ağırlaştırılmış müebbet ile eski Dalaman Deni..
Tamamı 29.11.2022

Çatı Davada Müebbetler Değişmedi

29.11.2022 10:22 Ankara'da, Yargıtay'ın 15 Temmuz darbe girişiminden önce açılan FETÖ çatı davasında, örgütün tepe yöneticileri eski Samanyolu Yayın Grubu Başkanı Hidayet Karaca, eski milletvekili İlhan İşbilen, keski Zaman Gazetesi İm..
Tamamı 29.11.2022

Askeri Hakimlere Müebbet Onandı

02.12.2022 09:55 Ankara'da, Yargıtay 3. Ceza Dairesi, Ankara 25. Ağır Ceza Mahkemesince FETÖ'nün darbe girişiminde yer alan dönemin Genelkurmay Başkanlığı adli müşavirleri Hayrettin Kaldırım ve Muharrem Köse'nin de aralarında bulundu..
Tamamı 2.12.2022

Poyrazköy Kumpası: 1. Dava Başladı

28.11.2022 13:39 İstanbul'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün "Poyrazköy'de ele geçirilen mühimmat, Kafes eylem planı, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği (ÇYDD), Amirallere Suikast" gibi davalardaki usulsüzlüklere ilişkin polis mem..
Tamamı 28.11.2022

Poyrazköy Kumpası: 2. Dava Yargıya

28.11.2022 15:42 İstanbul'da, kamuoyunda 'Poyrazköy davası' olarak bilinen dava ve soruşturmalarda görev alan 48 eski hakim ve savcı hakkında 'gizliliği ihlal', 'iftira', 'suç delillerini yok etme', 'kişisel verileri hukuka aykırı olar..
Tamamı 28.11.2022

1985'teki Sınav Hırsızlığına Dava

02.12.2022 12:37 Ankara'da, FETÖ irtibatı nedeniyle hakkında dava açılan eski Albay Cengiz C.'nin, 1985'te yapılan askeri lisesi sınav sorularını, 'örgüt abisi' aracılığıyla önceden aldığını itiraf etmesi, verdiği bilgilerin doğru çı..
Tamamı 2.12.2022

Pinhan Restaurant'a 9 Hapis

30.11.2022 12:08 İstanbul'da, Fetullah Gülen liderliğindeki terör örgütü (Fetö) adına faaliyetlerde bulunulduğu gerekçesiyle kayyum atanan örgütün karargahı konumundaki Maltepe Pinhan Restoran yapılanmasına dair 45 sanıklı davaya devam..
Tamamı 30.11.2022

Zırhlı Tugay Darbe davası

30.11.2022 12:40 İstanbul'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz darbe girişimine ilişkin aralarında muvazzafların da bulunduğu 28'si tutuklu 138 askerin 'kamu malına zarar verme' suçundan altışar yıl ile 'Anayasal düzeni ort..
Tamamı 30.11.2022

Darbede Valilik İşgali davası

30.11.2022 12:29 İstanbul'da, FETÖ'nün 15 Temmuz darbe girişiminde İstanbul Valiliğinin işgalini konu alan 90 sanıklı davada ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası Yargıtay tarafından bozulan eski Yarbay Recep Karaçam'ın yeniden yargılan..
Tamamı 30.11.2022

Donanma Darbe davası

28.11.2022 13:24 Kocaeli'de, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz darbe girişimi sırasında Donanma Komutanlığındaki eylemlere ilişkin davada dosyaları ayrılan 6'sı tutuksuz, 13'ü firari 19 sanığın yargılanmasına devam edildi..
Tamamı 28.11.2022

Adana Yasadışı Dinleme davası

21.11.2022 12:10 Adana'da, Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) üyeliğinden hüküm giyen eski İl Emniyet Müdürü Ahmet Zeki Gürkan ile terörden sorumlu emniyet müdür yardımcısı İsmail Bilgin'in, Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) mensubunu yasa ..
Tamamı 21.11.2022

Tır Kumpası Organizatörleri davası

21.11.2022 11:57 Adana ve Hatay'da MİT tırlarının durdurulması ve aranmasını organize ettikleri gerekçesiyle haklarında 2'şer kez ağırlaştırılmış müebbet ve 50 yıl 5'er ay hapis cezası istemiyle dava açılan Fetullahçı Terör Örgütü'nün ..
Tamamı 21.11.2022

13.08.2001'den beri ziyaretçi sayısı:
63.663.210